YERLİ VE MİLLİ ÜRETİME ADANMIŞ ÖMÜRLER-95: TÜRKİYENİN İLK YERLİ FÜZE GİRİŞİMİ : BANDIRMA HAVACILIK VE UZAY ARAŞTIRMA DERNEĞİ-Dr.İlhami Pektaş
Bandırma Füze Kulübü, ülkemiz tarihine adını altın harflerle yazdırmış ve uzay çalışmaları konusunda dönemine damga vurmuş bir topluluktur. Balıkesir’in Bandırma ilçesinde bir lise kulübü olarak başlamış ve ilerleyen dönemlerde Amerika ve Rusya’yla amatör uzay yarışına girecek kadar gelişti.
Yıl 1959… Dünyanın ilk yapay uydusu Sputnik’in uzaya gönderilmesinden 2 sene sonrası. Bandırma’da, yıllardır akılları uzay ile meşgul olan ve Sputnik’in uzaya gönderilmesinden sonra iyice heyecanlanan Bandırma Şehit Gönenç Lisesi öğrencileri Artuğ Sayıner, Adnan Zambak, Güngör Gezer, Osman Caran ve Atilla Yedikardeşler aynı yıl lisenin havacılık koluna bağlı olarak “Füze Kulübü”nü kurdu. Bu gençler, oldukça kısıtlı imkanlara rağmen hemen işe koyuldular. İnsanların ilgilerini uyandırmak amacıyla, okullarda kişisel olarak atom enerjisi, dış dünya, roket ve füzeler konularında konferanslar verdiler ve verdikleri konferanslarla çevrelerinde büyük ilgi uyandırdılar.
Şehit Mehmet Gönenç Lisesinde kurulan “Füze Kulübü” 1959 yılında “Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği” olarak resmiyet kazanır. Dernekleşmeyi başaran gençler öncelikle o yıllarda 22 ülkede faaliyet gösteren astronomi, roket ve seyahat dernekleri ile mektuplaşmaya başlar ve bu derneklerden Güney Afrika Seyyareler Arası Cemiyeti, Chicago Roket Cemiyeti ve Türk Astronomi Derneğine de üye olurlar. Büyük bütçelere sahip bu dernekler gençlerin çalışmalarına ilgi gösterir.
10 Ekim 1959 yılına gelindiğinde Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği ilk füzesini fırlatmak için hazır hale geldi. Üç kilo ağırlığında, bir metre boyunda ve 10 santimetre çapındaki “Bernark” tipi bu ilk füze 40 metre kadar yükseğe çıktıktan sonra denize düşer. Başarısız ilk denemenin ardından gençlerin çalışmalarıyla ilgili küçümseyici haberler yapılır. Bir yandan maddi sorunlarla boğuşan dernek üyeleri, bir yandan da konuya uzak bazı çevrelerin alaycı tavırlarına göğüs gererler. Daha sonra aynı yıl ikinci atış denemesi de yapılır. Fakat füze ancak 15 metre yükselebilir ve deneme yine başarısızlıkla sonuçlanır.
Derneğin çalışmaları konuya uzak kesimler tarafından eleştirilip alay edilse de yaptıkları işin Türkiye için önemini kavrayan ve gençleri destekleyen insanlar da vardır. Bu kişilerden Kenan Kurtkaya’nın derneğin çalışmalarıyla ilgili “İlk Türk Füzecileri” başlığı altındaki yazısı şöyledir: “Sene 1959… Bandırma’dayız. Sakal ve bıyıkları yeni terlemeye başlayan gençler önündeki kağıtlara eğilmiş mütemadiyen çiziyor, şekiller yapıyor, bir eli başında hesaplıyor, derin derin düşünüyor. Fakat teşvik ve yardıma ihtiyacı olan bu gençlere yardım etmek gerekiyor. Bütün zamanlarını memleketleri için ilim için harcayan bu gençlere destek olalım. Sayın Türk büyükleri; yaratıcı idealistlerin bu çırpınan başarılarına yardım edelim. Bu çalışmalar küçümsenmeyecek bir olaydır.
Olumsuz tepkilere rağmen gençler pes etmezler ve üçüncü deneme de 10 Şubat 1960’da yapılır. Bu füze iki kademeli, 10 santimetre çapında, 1,5 metre boyunda ay istikametinde atılır. Otomatik bir füze ateşleme ve kontrol aleti kullanılarak yapılan denemede, iki katlı roket 750 metre yüksekliğe çıktıktan sonra denize düşer. Bu başarılı denemenin ardından derneğin çalışmaları Amerika, Hollanda ve İtalya’da uzay çalışmaları ve roketçilikle ilgili dergilerde yer alır.
Bu başarılı denemenin ardından dernek, 1960 yılında Bandırma Havacılık ve Astronomi Roket Kulübü (BHARK) olarak isim değiştirir. Bu dönemde Amerika Basın Ataşeliği, kulübün başkanı ile yapılacak bir röportajın Amerika’nın Sesi Radyosunda yayınlanacağını bildirir. Bandırma Füze kurucularının Livatya’da yaptıkları deneme çalışmalarını izleyen Amerika’nın Sesi Radyosu Türkiye temsilcisi Sadık Hatay, çalışmalarını takip ettiği genç füzecilerle röportaj yapar. Röportajın yapıldığı çalışmada fırlatılan bir test füzesi, oluşan bir hata sonucu infilak eder. Bu başarısız denemelerden sonra Füze Kulübü gençleri bir süre unutulur. Bu dönemde çalışmalara Bandırma Türk Hava Kurumu binasının altındaki Füze Kulübü laboratuvarında devam edilir. Yine bu dönemde Bandırma 6. Hava Üssünden büyük destek görürler.
Çalışmalarına devam eden gençler 1961 yılında B-T-47 roketini fırlatırlar, roket 135 metre yükselerek paraşütle iner. Yine aynı yıl Soorpian tipi GK 30 füzesi de 300 metrede paraşüte dolanıp yere düşer.
Kulübün Ankara Şubesi, kulübün sözcüsü ve aynı zamanda Ankara Üniversitesi Hukuk fakültesi öğrencisi olan Artuğ Sayıner tarafından 24 Mayıs 1962 yılında açılır. Çalışmalarına devam eden kulüp üyeleri 30 Ağustos 1962 yılında yeni bir deneme yapar. Bandırma’nın Küçük Livatya mevkiinde ‘MARMARA 1’ adındaki Test roketi gökyüzüne fırlatılır ve 900 metre yüksekliğe ulaşmayı başarır.
Basın mensuplarının ve kalabalık bir halk kitlesinin seyrettiği bir gösteri sırasında paraşüt hücresinin ateş alması sonucu fırlatma işlemi 20 dakika ertelenir. Onarımdan sonra gerçekleşen fırlatma sırasında ise füzenin ikinci kısmı ateş alır ve havada infilak eder. 200 metre uzağa düşen roketin parçaları ot ve çalılardan oluşan beş dönümlük bir sahanın yanmasına neden olur. Bu başarısız deneme basında olumsuz eleştiriler şeklinde yer alırken, azınlıkta kalan bazı gazeteciler ise çalışmaları destekleyici yazılar yazdılar.
1 Eylül 1962’de Erol Dallı konuyla ilgili şu satırları yazmıştır: “Bandırma’nın yarısı Füze Kulübü üyeleri ile alay ediyor. Onları nerede görseler, ‘Ne haber füzeciler aya hanginiz gidiyorsunuz?’ ‘Füzeci ağabey, sakın cebinde patlamasın!’ ‘Gazoza bak, senin füzenden iyi patlar!’ gibi sözlerle alay ediyorlardı. 2 Eylül 1962 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Hamdi Varoğlu yapılan eleştirilere ve ilgisizliğe şu satırlarla karşı çıkar: “El alem gökleri fethetti, fezada dolaşmadık bucak bırakmadı, yakında Ay’a, Merih’e sonra belki öteki yıldızlara, sabah kahvesine gider gibi seyahat tertip edecek. Biz beri tarafta, bu işi merak edip sırrını keşfetmeye çalışan gençlerimize ilgi yerine uçak mezarlığı gösteriyoruz. Asıl utanç verici başka bir şey daha var: Bandırmalı gençlere en çok yardım eden Amerika Füze Kulübü imiş. İlgi yok, yardım yok, ama elbirliği ile işin alayındayız. Hezarfen Ahmet Efendi’den bu yana bir arpa boyu alamamışız diyeceğim geliyor.
Marmara 1,2,3 ve 4 Roketleri
Bu olumlu ve güç verici yazılardan destek alan Bandırma Füze Kulübü üyeleri 3 Eylül 1962’de yeni bir denemeyle ‘MARMARA 2’ roketini fırlatırlar. Gliserin ve asfalt karışımı sıvı bir yakıt kullanılan roket beş metrelik bir duman tabakasının arasından göğe doğru fırlar ve beş saniye içinde bulutlar arasında kaybolur. Roket öylesine başarılı bir ve hızlı kalkış yapmıştır ki, üç yüz metre arayla kurulan rasat kuleleri bile düzgün bir gözlem yapamaz. Fırlatış sonrası kulüp üyeleri sevinç gözyaşları döker; MARMARA 2 roketinden ise bir daha haber alınamaz. 13 metre boyundaki ‘MARMARA 2’ roketi bütün aramalara rağmen bulunamaz. Ancak, roket başlığının Fener Adası’na paraşütle inişi Fener Adası’nda bulunanlar tarafından gözlemlenmiştir. Fırlatılışta bulunan gözlemciler roketin 15 kilometreden fazla yol aldığını tahmin ederler. Bu başarılı fırlatış gazetelerde övgü dolu haberlere konu olurken aynı zamanda Bandırma Füze Kulübüne amatörler arası füze yarışmasında dünya üçüncülüğünü kazandırır.
Yarışmada Amerika 56 kilometre yüksekliğe çıkan roketi ile birinci olurken, ikinciliği 36 kilometre ile Almanlar, üçüncülüğü ise 15 kilometre ile Bandırma Füze Kulübü alır. Bu, o yıllarda Türkiye için övünç verici bir başarıdır. Uluslararası çapta ilgi uyandıran bu başarının ardından 11 Ekim 1962’de Bandırma THK binasında füzecilerin sergisi açılır. Sergide, yapılan çalışmalar ve sunulan resimler hakkında halka bilgi verilir. Birçok insan tarafından ziyaret edilen bu sergi sayesinde daha önce çalışmalara alaycı şekilde yaklaşanların fikirleri değişir ve çalışmaları büyük bir ciddiyet ve merakla izlemeye başlar.
Serginin ardından 15 Ekim 1962’de İstanbul’dan gelen Kirkor Divarcı’nın füzesi ile “MARMARA 3” ve “MARMARA 4” füzeleri geliştirilerek fırlatılır. Bandırma’ya 43 kilometre uzaklıktaki Hava Kuvvetlerine ait Kızıksa atış sahasında yapılan denemede ilk önce Kirkor Divarcı’nın füzesi ateşlenir, fakat füze henüz havalanamadan infilak eder. Daha sonra Bandırmalıların “MARMARA 3” füzesi ateşlenir fakat havalanamaz. Son olarak “MARMARA 4” füzesi denenir. Bu füze başarı ile fırlatılır ve 5 bin 415 metreye kadar yükselir. Füze Kulübü üyeleri, Hava Üs Komutanı Albay Halim Menteş tarafından tebrik edilir.
Tüm bu çalışmalardan sonra üzerine gidilmeyen ve hiçbir zaman aydınlatılamamış olan ve daha önceki benzerlerini andıran bir olay olur.
İlk Türk füzesi olarak tarihe geçen Marmara-1’in ekibinin beyni Kirkor Divarcı’nın evinde bilinmeyen bir sebeple yangın çıkar ve projelere dair tüm yazılı belgeler, planlar ev ile birlikte yanar kül olur. Olay için şanssızlık denir ve hiç üzerine gidilmez, hala da aydınlatılmış değildir. Emekleri boşa giden Divarcı olaydan çok etkilenir, adeta hayata küser ve çalışmalarına bir daha başlamamak üzere son verir. Devamında da ekip hızla dağılır. Kısıtlı imkanlarına, tüm alaycı eleştirilere rağmen, uzay konusunda büyük işler yapan, Amerika, Almanya, Rusya ile yarışan ekipten geriye sadece birkaç gazete kupürü ve hayata küsen Kirkor Divarcı’nın unutulan hikayesi kalır.