SADECE SEKİZ DAKİKA..
Bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar.
Bu ses ona : “ İçeri gir ve ne istersen al, ama en önemli olanı unutma. Ayrıca, sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate almalısın. Bu fırsatı kaçırma, içeri gir ama senin için en önemli şeyi unutma” demektedir.
Kadın dayanamaz mağaraya girer ve hayatında göremediği kadar büyük bir servetle karşılaşır.
Masanın üzerindeki altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla masanın üzerindekileri değerli taşları toplamaya başlar.
Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur : ” Sadece sekiz dakikan var” demektedir. Sekiz dakika çabucak geçer, kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte son anda hızla mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır…
Büyük bir sevinç içindedir. Bir müddet sonra çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varır, ama kapı artık bir daha açılmamak üzere kapanmış bulunmaktadır.
Büyük bir hata yaptığını anlar ama iş işten geçmiştir.
Aynı şey çoğu zaman bizim başımıza da gelir.
Bu dünyada ortalama 75 yıllık bir ömrümüz olduğunu düşünelim ve bir ses daima bize:
” Sakın en önemli şeyi unutma!“ der gibi sürekli bizi uyarır.
Nedir Bunlar ;
Manevi değerler, inançlar, ailemiz, dostlarımız, farkındalık, helal kazanç, onur ve hayattır.
Ancak kazanç hırsı, zenginlik, maddi şeyler bizleri öylesine büyüler ki, çoğu zaman en önemli şeyleri unuturuz.. Böylece zamanımızı bu tür şeylerle tüketir ve en önemli olan şeyi “Ruhun hazinesini“ bir köşede bırakırız.
Asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki bu dünyadaki yaşam çok çabuk geçer ve ölüm beklenmedik bir zamanda kapıyı çalar.
Ve hayatın kapısı bizim için ebediyen kapanmış olacağından artık son pişmanlık da bir fayda vermez.