Oku Diyen Kitaba, Korkma Diyen Marşa Sahip Bir Ülkenin Sessizliği

Bugün biraz düşünelim: Bir millet ki kutsal kitabının ilk emri “Oku!”; milli marşının ilk kelimesi ise “Korkma!” Bu iki güçlü emir, Türkiye’nin toplumsal ve milli kimliğinin temel taşlarıdır. Ancak günümüz Türkiye’sinde bu emirler, anlamından hızla uzaklaşıyor ve bizler, korkak bir sessizlik içinde yaşar hale geliyoruz.

Kur’an’ın ilk emri olan “Oku!”, sadece harflerle buluşmak değil; hayatı anlamak, sorgulamak, yeniliklere açık olmak demektir. Ama bugün okumak, sorgulamak yerine ezberlemek, diploma için not kovalamaktan ibaret hale geldi. Ünlü bilim insanı Albert Einstein’ın dediği gibi: “Önemli olan soru sormaktan vazgeçmemektir.” Ancak biz soru sormayı bırakıp cevapları ezberleyerek bilgiyi tüketen, sorgulamayan, araştırmayan bireyler haline dönüştük.

Ekonomideki duruma baktığımızda üretimin, yani ekonominin temelinin kaybolduğunu görüyoruz. Üretmek, cesaret ister. Cesaretle sorgulamak, yeniliğe açık olmak gerekir. Fakat Türkiye, son yıllarda üretimi değil, ithalatı tercih etti. Tarım ürünlerinden teknolojiye kadar her şeyi dışarıdan alan, üretemeyen bir toplum olduk. Böyle bir ekonomik bağımlılık ortamında, doğal olarak ekonomik krizlerden, işsizlikten ve enflasyondan korkmaya başladık.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nda bize ilk sözüyle cesaret vermek istemişti: “Korkma!” Ancak biz, bugün cesareti unutup korkuların esiri haline geldik. İşsiz kalmaktan korkuyoruz, fikirlerimizi açıkça dile getirmekten korkuyoruz, yarınlarımızı düşünmekten bile çekinir olduk. Bertrand Russell’ın dediği gibi: “Korkunun hüküm sürdüğü yerde, ne mutluluk ne de yaratıcılık olur.” Bugün Türkiye’nin yaşadığı tablo tam olarak budur. Gençlerin mutsuzluğu, umutlarını yurtdışında aramaları bu durumun en net göstergesi.

Victor Hugo’nun şu sözünü hatırlamalıyız: “Bir milletin büyüklüğü, kolektif zekâsıyla ölçülür.” Ancak günümüz Türkiye’sinde ortak aklımızı kullanmayı unutmuş gibiyiz. Toplum olarak kutuplaşmalardan, kişisel çıkar hesaplarından ve kısa vadeli çözümlerden öteye geçemiyoruz. Bu durum bizi ekonomik, sosyal ve kültürel olarak daha da zayıflatıyor.

Artık yapmamız gereken şey çok açık: Cesaretle okumaya, sorgulamaya ve üretmeye dönmeliyiz. Ancak o zaman ekonomik krizleri aşabilir, toplumsal birlikteliği sağlayabilir ve güçlü bir geleceği inşa edebiliriz. Aksi takdirde, “Oku!” ve “Korkma!” diyen bir toplumun korkak sessizliği içinde, tarihin kenarında sessizce unutulup gitmekten kurtulamayacağız.

Sessizliği kırmak, cesaretle üretmek ve sorgulamak zamanı çoktan geldi. Şimdi adım atmazsak, ne zaman?

Kaynak: Dr.Ercan DEĞER