KURTULUŞ SAVAŞININ GİZLİ KAHRAMANLARI: KAZIM KARABEKİR

Kâzım Karabekir, Osmanlı Devleti’nin son döneminde ve Millî Mücadele yıllarında çok önemli askerî görevlerde bulunmuş, üstlendiği görevlerin hemen hemen hepsini başarmış seçkin bir komutan ve Cumhuriyet döneminde de siyasî alanda önemli hizmetlerde bulunmuş büyük bir devlet adamıdır.

1. Dünya Savaşı’nda birçok cephede büyük başarılar gösteren ve İstiklâl Harbi’nde Doğu Cephesi’nde kazandığı başarılarından dolayı  “Şark Fatihi” ve “Ermenistan Fatihi” unvanlarını alan Kâzım Karabekir, 1882 yılında İstanbul, Fatih’te dünyaya geldi. İsmini aldığı Karabekir ailesi, günümüzde Karaman iline bağlı, daha önce Gaferiyat ve Kasaba olarak adlandırılan, şimdiki adı Kâzım Karabekir olan ilçenin en eski bir Selçuklu Türk ailesidir. Babası Mehmed Emin Paşa, annesi Haciye Havva Hanım’dır. Emin Paşa’nın 1893’te Mekke’de ölümünden sonra Havva Hanım, İstanbul’a dönmüş ve beş erkek çocuğuna hem annelik ve hem babalık ederek onları en iyi şekilde yetiştirmeye çalışmış, 1917 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Beş erkek kardeşin en küçüğü olan Kâzım, ilkokuldan sonra 1894’te İstanbul’da Fatih Askeri Rüşdiyesi’ne girerek, askeri kişiliğinin oluşmasının resmî ilk adımını attı. Kâzım Karabekir, sınıf birincisi olarak okulu 1896 yılında bitirdi. Aynı yıl girdiği Kuleli Askeri İdadisi’nden1899 yılında birincilikle mezun oldu.

1900 yılında Pangaltı Harbiye Mektebi’ne girdi. Harp Okulu’ndan 6 Aralık 1902’de “Piyade Teğmeni” rütbesiyle yine sınıf birincisi olarak mezun olunca “Kurmay Sınıfı”na ayrıldı. Harp Okulu’nu başarı ile bitirdikten sonra, Erkân-ı Harbiye Mektebi’ne (Harp Akademisi’ne) devam etti.  1903 yılından 1905 yılına kadar bu okulda eğitim-öğretimini tamamlayan Karabekir, bu okuldan da birincilikle mezun oldu. 5 Kasım 1905’te 58. Dönem Harp Akademisi’ni birincilikle bitirip Kurmay Yüzbaşı’sı olunca, üstün başarısı yüzünden “Altun Maarif Madalyası” ile ödüllendirildi.

Kâzım Karabekir, kendi isteği ile iki yıllık stajını tamamlamayı tercih ederek, Manastır’da 3. Ordu’da süvari, topçu ve piyade bölük komutanlığı hizmeti yapmaya başladı. Karabekir, Manastır’da bulunurken Binbaşı Enver Bey ile birlikte (sonradan İttihat ve Terakki adını alacak olan) Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin şubesini kurdu. 1907’de başarılarından dolayı rütbesi Önyüzbaşılığa yükseltildi. 6 Eylül 1907’de Harbiye Mektebi Strateji Muallim Muavinliği’ne tayin edildiğinden İstanbul’a geri geldi. Bu arada İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin İstanbul teşkilatının kurulmasında vazife aldı.

Kasım 1908’de Edirne’deki 2. Ordu’nun Nizamiye 3. Piyade Tümen Kurmay Başkanlığı’na tayin edildi. 13 Nisan 1909’da meydana gelen ve tarihe 31 Mart Hadisesi olarak geçen hadise üzerine Selanik’ten İstanbul’a yürüyen “Hareket Ordusu”na Edirne’den katılarak, 2. Tümen’in Kurmay Başkanı oldu ve isyanın bastırılmasında görev aldı. 1909’dan sonra ordunun siyasetle uğraşmasının aleyhinde olduğundan, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nden uzak durmayı tercih etti.

Arnavutluk isyanının bastırılmasından sonra “Müretteb Kolordu” dağıtılınca Edirne’ye döndü ve 15 Ocak 1911’de buradaki 4. Kolordu’nun 10. Tümen Kurmay Başkanlığı’na tayin edildi. Kâzım Karabekir’e Harbiye Nezareti’nden 9 Nisan 1912’de ek bir görevle Bulgaristan hududu Edirne kısmı Askeri Komiserlik vazifesini vekâleten yapması bildirildi. 27 Nisan’da da Binbaşılığa terfi etti.

Kâzım Karabekir, mağlubiyetle sonuçlanan Balkan Savaşı sırasında Edirne’de 10. Tümen Kurmay Başkanı idi. Bulgarların Edirne’yi kuşatmaları esnasında ordu komutanı Şükrü Paşa ile birlikte büyük fedakârlıklarla uzun süre düşmana karşı koydu. Fakat açlık ve cephanesizlikten dolayı 22 Nisan 1913 günü esir düşerek Sofya’ya gönderildi. Türk ordusunun 21 Temmuz 1913’te Edirne’yi geri almasından sonra Bulgaristan ile imzalanan İstanbul Andlaşması’yla Sofya’daki esaretten kurtulup İstanbul’a geldi. 1914’te İstihbarat Şubesi Müdür Yardımcılığı ve sonra da aynı şubenin Harekât Dairesi Amirliği’nde görevlendirildi. 9 Aralık 1914’te Yarbaylığa terfi ettirildi.

Çanakkale Cephesi’ne gönderilmeden önce, 14. Tümen Komutanlığı’na tayin olunarak, Marmara ve Karadeniz kıyılarındaki tahkimat işleri ile uğraştı. Bir süre sonra Çanakkale Cephesi’ne gönderildi. Seddülbahir’de Kerevizdere’de 3.5 ay Fransız birlikleriyle başarılı bir şekilde mücadele etti.

26 Ekim 1915’te İstanbul’daki 1. Ordu Kurmay Başkanlığı’na tayin edildi. 10 Kasım 1915’te 5. Ordu’nun Komutanı olarak Alman Goltz Paşa Irak’a giderken, Karabekir de bu ordunun kurmay başkanlığına tayin edildi. 14 Aralık 1915’te Albay oldu. 6 ay boyunca Irak Cephesi’ndeki İngiliz kuvvetlerine karşı başarılar kazandı ve madalya ile taltif edildi.

Karabekir, bundan sonra Kafkas Cephesi’ndeki 2. Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. Bu cephede 10 aya yakın 2. Kolordu Kumandanı ve bir ara 2. Ordu Kumandan vekili olarak, Ruslar’la yapılan savaşlarda başarı gösterdi. 28 Ocak 1918’de 1. Kafkas Kolordusu Komutanlığı’na tayin edildi.

1. Kafkas Kolordusu Komutanı Kâzım Karabekir, 13 Şubat 1918’de Erzincan’ı geri aldıktan sonra bütün birliklerini Erzurum’a doğru ileri harekâta devam ettirdi. Dört bir taraftan yapılan hücum neticesinde Ermeni kuvvetleri Erzurum’a doğru çekilmeye başladı. 12 Mart 1918’de Kâzım Karabekir’in komutasında, 5. Tümenin 13. Alayı ve 9. Kafkas Tümeni ile Yarbay Halit Bey Müfrezesi’nin şafakla beraber başlayan hücumu sonucunda Erzurum, Ermenilerden kurtarıldı. Karabekir Erzurum’un kurtarılmasından dolayı kılıçlı ikinci rütbeden Osmanî Nişanı’yla taltif olundu.

Albay Kâzım Karabekir, 1 Nisan’da Horasan’a geldi. 1918’de Ermenilerin elinden Handere köyü, Sarıkamış ve 25 Nisan 1918 sabahı Kars geri alındı. Karabekir, bu başarılarından dolayı yine birçok nişan ve madalya ile taltif edildi ve Tüğgeneral rütbesine yükseltilerek Paşa oldu. Karabekir Paşa, 15 Mayıs 1918’de Arpaçayı’nı geçerek Gümrü şehrini ele geçirdi. 1. Kafkas Kolordusu birlikleri verilen emir gereği Gümrü’den güneye doğru ilerlemeye devam etti. Güney Azerbaycan’a doğru ilerleyen Karabekir Paşa, 7 Ağustos’ta karargâhını Nahçıvan’da kurdu. 2 Eylül’de Tebriz’e geldi. Tebriz’e yaklaşan İngilizlere karşı başarılı çarpışmalarda bulundu ve büyük kayıp verdirdi.

21 Ekim 1918 tarihinde Sadrazam Ahmet İzzet Paşa bir tebliğ yayınlayarak, bu tarihten sonra Kuzeybatı İran ve diğer bölgelerde bulunan Türk birliklerinin geri çekilmesini istedi. 30 Ekim’de 1. Kafkas Kolordusu Karargâhı lağvedildi ve tümenler doğrudan doğruya orduya bağlı hale geldi. Kâzım Karabekir de bu emri aldıktan sonra, önce Gümrü’ye sonra da Kars’a uğrayarak, Trabzon üzerinden İstanbul’a geldi. Kâzım Karabekir, İstanbul’un İngilizlerin eline geçtiğini görünce Millî Mücadele’nin sonuna, ülkenin düşman askerinden kurtulmasına kadar, kendisine hedef kabul ettiği, şu parolayı dile getirdi: “Tek dağ başı mezar oluncaya kadar istiklal için mücadele edilecek!”.

Karabekir, İstanbul’a geldiği 28 Kasım 1918 tarihinden itibaren görüşmüş olduğu asker ve sivil yetkililere hep doğuya gitmek istediğini, orada henüz dağıtılmayan bir ordunun bulunduğunu ve doğu insanının başlatılacak olan mücadeleye destek vereceğini dile getirdi. Nihayet 1919 yılı başlarında aylardır yaptığı teşebbüslerinin neticesinde istediğini elde etti. 2 Mart 1919 tarihinde  “15. Kolordu Komutanlığı”na tayin edildi. 10 Nisan 1919’da Erkân-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa’yı ziyaret etti. 11 Nisan’da da Mustafa Kemal Paşa’yı ziyarete gitti. Karabekir, Erzurum’a hareket edeceğini, kendisinin de hiç zaman kaybetmeden Anadolu’ya, ordunun başına gelmesi gerektiğini, milletin kurtuluş anahtarının Doğu olduğunu, orada her şeyin mümkün ve ordunun da kuvvetli olduğunu, her şeyden önemlisi halkın da destek olacağını ifade etti.

Trabzon’a gitmek üzere Gülcemal Vapuru ile 12 Nisan 1919’da akşama doğru İstanbul Rıhtımı’ndan yola çıktı. 19 Nisan 1919 tarihinde Trabzon’a ulaştı. 30 Nisan 1919 tarihinde Trabzon’dan ayrılarak Gümüşhane ve Bayburt üzerinden Erzurum’a 3 Mayıs 1919 tarihinde ulaştı. Halk ve askerler Karabekir’in gelmesini büyük bir sevinçle karşıladı.

Bu arada 9. Ordu Kıtaatı Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’da, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a geldi. Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a geldiğini öğrenince çok memnun oldu. Mustafa Kemal Paşa Samsun’daki çalışmalarından sonra Havza’ya, oradan da Amasya’ya geçti. Burada Rauf Bey ve Ali Fuat Paşa ile yaptığı görüşmeler sonucunda Amasya tamimi yayınlandı ve  alınan kararlar ülkenin her tarafına bildirildi.  22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan Amasya Tamimi’nde, Kazım Karabekir’inde  görüşleri alınarak Erzurum’da ve Sivas’ta bir kongreleri  yapılması kararlaştırıldı.

Amasya’dan sonra Sivas’a geçen Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey’le beraber 3 Temmuz 1919’da Erzurum’da halkın ve askerin samimi tezahüratı ile karşılandı. O’nu karşılayanların başında kurmayları ile beraber 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa da vardı. Karabekir, Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Paşa’ya daha ilk günden itibaren elinden gelen bütün desteği verdi.

İstanbul hükümetinin ve Saray’ın geri dönmesi çağrılarına Mustafa Kemal Paşa’dan cevap gelmeyince Padişah Vahdeddin, 8 Temmuz’da Mustafa Kemal Paşa’nın görevine son verildiğini bildirdi. Mustafa Kemal Paşa’da istifasını sunarak Milli Mücadele’ye bütün hızıyla devam etti.

Mustafa Kemal Paşa’nın askerlikten istifa etmesinden sonra Kâzım Karabekir’in, maiyetiyle birlikte yanına gelerek; Hepimiz emrinizdeyiz Paşam” demesi büyük bir kadirşinaslık örneğidir. Kâzım Karabekir Paşa’nın bu söz ve davranışı, “ancak gerçek bir kahraman ve milletine kendisini feda eden büyük bir milliyetçinin davranışıdır”.

Karabekir, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’in, toplanacak olan kongre için yapılan çalışmaların bilfiil içinde yer alarak elinden gelen yardım ve kolaylığı her zaman göstermiştir. Kongre hazırlıkları sırasında Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey ile sık sık bir araya gelerek konuları birlikte müzakere etmiştir.

Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919’da çevre illerden seçilerek gelen delegelerin katılımı ile açılarak çalışmalarına başlamıştır. Trabzon, Sivas, Erzurum, Bitlis ve Van vilâyetlerinden gelen toplam 54 delege katılmıştır. Erzurum Kongresi, 7 Ağustos’ta faaliyetlerine son vermiştir. Kongrede Millî Mücadele’nin esasını teşkil eden, İstanbul hükümeti ve İtilaf devletleri ile Ermenilere karşı takınılacak tavır konusunda çok önemli kararlar alınmıştır.

24 Temmuz 1919’da Harbiye Nezareti, Kâzım Karabekir’den kongre hakkında bilgi istemiş ve kendisinin buna niçin engel olmadığını sormuştur. Bunun üzerine 15. Kolordu Komutanı da, kongreyi tertipleyenlerin ülkenin ve milletin kurtuluşunu temin etmekten başka bir gayeleri olmadığını belirtmiştir. Bu toplanmada kanunlara aykırı bir şey olmadığını kaydeden Karabekir, “meşrutî ve kanunî olarak teşekkül etmiş olan bu kongreye müdahale için bir hakk-ı kanunî” bulamadığını ifade etmiştir.

Bu sırada Harbiye Nazırı daha da ileri giderek 30 Temmuz’da Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey’in hükümet kararlarına aykırı hareketlerde bulunduklarından dolayı hemen yakalanarak İstanbul’a gönderilmesini istemiş, Kazım Karabekir’de bunu reddetmiştir.

Mustafa Kemal Paşa başkanlığındaki heyet 29 Ağustos’ta, Erzurum’dan hareket ederek 2 Eylül’de Sivas’a varmıştır. Ülkenin değişik yerlerinden seçilen delegelerin gelmesi üzerine 4 Eylül 1919’de Sivas Kongresi çalışmalarına başlamıştır. Sivas Kongresi 11 Eylül’de, Erzurum Kongresi’nin kararları üzerinde bazı değişiklikler yaparak, yerele ait olan bazı ifadeleri ulusal hale getirmiş ve aldığı kararları ilan edip çalışmalarını noktalamıştır. Bu amaçla Sivas’ta 16 Kasım’dan 28 Kasım’a kadar devam eden ve birçok önemli konunun kararlaştırıldığı toplantılara, başta Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey olmak üzere birçok önemli askerî ve sivil şahsın yanı sıra Kâzım Karabekir de katılmıştır.

Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920’de Misak-ı Millî’yi ilan etmesiyle İngilizlerin, İstanbul hükümeti üzerindeki baskısı iyice artmıştır. Bunun sonucunda 16 Mart’ta İstanbul resmen işgal edilmiş ve Meclis binası basılarak birçok milletvekili gözaltına alınmış ve akabinde Malta’ya gönderilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının girişimleri ile 23 Nisan 1920’de TBMM, Ankara’da açılarak faaliyete başlamıştır. Karabekir de Meclis’e Edirne’den milletvekili seçilmiş ve Doğu Cephesi Komutanlığı’na atanmıştır. 1920 yılının sonbaharında kış gelmeden Ermeniler üzerine harekâta geçildi. 28 Eylül sabahı verilen emir dâhilinde harekât büyük bir hızla ve başarıyla yapılarak Ermenilerin elinden Sarıkamış ve Kars geri alındı.  Bu başarıdan sonra Karabekir  Ferikliğe (Korgeneral) terfi ettirildi.

Ermenilerin Türk tarafının ateşkes şartlarını kabul etmesinden sonra 22 Kasım’da Ermeni heyeti Gümrü’ye geldi. 25 Kasım’da da Gümrü’de Kâzım Karabekir başkanlığındaki Türk heyeti ile Hatisyan başkanlığındaki Ermeni heyeti arasında barış müzakereleri başladı ve 27 Kasım’da Ermeni heyeti, Sevr Anlaşması’ndaki imzalarını geri çektiklerini bildirdi. 2-3 Aralık gecesi Gümrü Barış Antlaşması imzalandı. Doğu’da kazanılan askerî ve siyasî başarılar,  Ankara hükümetinin de büyük takdirini kazanarak diğer cephelerde büyük sevinç meydana getirdi. TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Millî Müdafaa Vekili Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa kazanılan bu büyük zaferden dolayı Karabekir’e tebrik ve teşekkürlerini bildirdi. Doğu Cephesi Komutanı’nın emrindeki askeri birlikler ileri harekâtına devam ederek, 23 Şubat 1921’de Ardahan ve Artvin’i geri aldıktan sonra Ahıska, Batum ve Ahılkelek bölgesini de ele geçirdi. Ancak 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Andlaşması ile Türk birlikleri Batum ve çevresi ile Ahıska ve Ahılkelek’ten de geri çekilmek zorunda kaldı.

Karabekir, Moskova ile yapılan bu anlaşmadan sonra Ankara’nın isteği üzerine emrindeki askeri birlikleri, silah, mühimmat ve cephaneyi Batı Cephesi’ne göndermeğe başladı. Daha sonra yapılan Kars konferansı ve ardından Kars anlaşmaları Türkiye’nin Doğudaki sınırları çizildi.

Karabekir, bir yandan askerî faaliyetlerle ilgilenirken, diğer taraftan bölgesindeki çocuklara sahip çıkarak, onları açtığı okullarda eğitmiş ve topluma kazandırmıştır. O’nun himayesinde hayatları koruma altına alınan çocukların sayısı altı bin civarındadır. 15 Ekim 1922’de Ankara’ya gelen Karabekir, Mustafa Kemal, milletvekilleri ve memurlar tarafından karşılandı.  Beraberinde getirdiği yetim çocuklarının huzurunda yaptığı gösterileri çok beğenen Mustafa Kemal Paşa, Karabekir’i bu çalışmasından dolayı takdir ve tebrik etmiştir. Kâzım Karabekir, bundan sonra TBMM’nin çalışmalarına Edirne Milletvekili olarak katıldı. 1 Kasım 1922’de TBMM’de yapılan hararetli tartışmalardan sonra Karabekir’in de imza verdiği teklif kabul edilerek Saltanat kaldırıldı.  Karabekir, 17 Şubat 1923’te açılan İzmir İktisat Kongresi’ne oy birliği ile başkan seçildi.

23 Haziran 1923’te gerçekleşen II. Dönem TBMM milletvekili seçiminde İstanbul’dan milletvekili seçildi. Karabekir ile mevcut yönetim kadrosunun arasındaki fikir ayrılıkları 1923 yılı sonlarında yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Karabekir de ülkenin gelişmeye ihtiyacı olduğunu, kalkınması gerektiğini, eğitim ve kültür sahasında birçok yeniliğin yapılması gerektiğine inanmaktaydı ancak bunların uygulamasının nasıl olacağı ve yöntemi konusunda fikir ayrılıkları vardı. Kâzım Karabekir, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildiğinde Ankara dışında bulunuyordu. Aslında Karabekir Cumhuriyet düşüncesine karşı değildi ama karar sürecinde yer almadı. Bu arada 21 Ekim 1923 tarihli kararname ile Karabekir son askeri görevi olan I. Ordu Müfettişliği’ne tayin edildi.

Kâzım Karabekir ve arkadaşları ile Mustafa Kemal Paşa ve yeni çevresi arasında aslında bazı düşünsel, ideolojik ve siyasi farklılıklar bulunuyordu. Karabekir, toplumsal değişmenin zamana yayılarak gerçekleşmesi görüşünde olduğu için “muhafazakâr” olarak da nitelendirilebilir. Diğer taraftan Karabekir, yenileşme hareketlerine ve toplumun gelişmesine İslâm dininin engel olduğu düşüncesine kesinlikle katılmadığını her ortamda belirtmiş, bu görüşü savunanlarla ve Atatürk ile de zaman zaman çeşitli tartışmalar yapmıştır.

O’nun, bundan sonraki süreçte birçok inkılap hareketini gerçekleştirecek olan Halk Fırkası ve Mustafa Kemal Paşa ile uzun bir süre beraber hareket edemeyeceğini ortaya çıkarmıştır. Karabekir, 26 Ekim 1924’te, I. Ordu Müfettişliği’nden istifa etti.  Karabekir ve CHF’den ayrılan muhalif milletvekilleri Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın (TCF) kuruluş dilekçesini 17 Kasım 1924 İçişleri Bakanlığı’na verdi. Böylelikle Cumhuriyet döneminin ilk muhalefet partisi kurulmuş oldu. Kâzım Karabekir, Genel Başkanlığa 7 Aralık 1924’te oybirliği ile getirildi. İkinci Başkan Rauf Bey, üçüncü Başkan ise Adnan Bey oldu. TCF’nin İstanbul Vilayet Kongresi 14 Mayıs 1925’de yapıldı.  Bu kongre Muhalefet partisi olarak TCF’nin, kapatılmadan önce gerçekleştirmiş olduğu son önemli siyasi faaliyet oldu.

Bu arada 25 Şubat 1925 tarihinde TBMM’de, 1925 senesi Muvazene-i Umumiye Kanun Tasarısı ve Maarif Vekâleti Bütçesi müzakere edilirken Karabekir, yaptığı konuşmada maarif bütçesini yaklaşık iki saat boyunca eleştirmiştir. Karabekir’in II. Meclis’teki milletvekilliği, 1 Kasım’da TBMM’nin III. Dönemi’nin başlamasıyla sona ermiştir. 5 Aralık 1927 tarihinde askerlikle ilişkisi kesilmiş ve Ferik/Korgeneral olarak 45 yaşında emekliye sevk edilmiştir. Karabekir, bundan sonraki zorunlu emeklilik sürecinde İstanbul/Erenköy’deki evinde sıkıntılı bir hayat evresi geçirmiştir. 1938 yılı sonuna kadar bir nevi münzevî bir hayat süren Karabekir, hatıralarını kaleme almış, ailesi ile vakit geçirmiş ve zaman zaman toplumsal ve siyasal olaylara girmiştir.

10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümü ve O’nun yerine İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesi Karabekir’in hayatında önemli değişikliklerin olmasına sebep oldu. Bu yeni dönemde Karabekir, İstanbul Milletvekili Halil Ethem Eldem’in ölümüyle boşalan milletvekilliği için yapılan ara seçimde 31 Aralık 1938’de CHP’den milletvekili seçildi. 17 Nisan 1940 tarihinde kabul edilen Köy Enstitüleri Kanunu hakkında kanunun lehinde yer aldı. 28 Şubat 1943’te milletvekili seçimleri yapılmış ve Karabekir bu seçimde de CHP’den İstanbul Milletvekili seçildi. 26 Mayıs 1943’te TBMM’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken üniversitelerin Anadolu’da, halkın içinde kurulmasını ve aydın kesimin halkın içinde bulunmasını istemiştir.

1945 yılında II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra Türkiye’de çok partili siyasi hayata geçilmesi için farklı siyasi partiler kurulmaya başladı. Bu partilerden birisi de 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti’(DP)dir. 1946 seçimlerinden sonra Meclis’te büyük çoğunluğu bulunan CHP, TBMM Başkanlığı’na İstanbul Milletvekili Karabekir’i aday gösterdi ve 5 Ağustos 1946’da yapılan seçimde Karabekir, 379 oyla TBMM Başkanı seçildi.

TBMM Başkanı Kâzım Karabekir, 26 Ocak 1948 Pazartesi günü Ankara-Kocatepe’deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucunda vefat etti. Kâzım Karabekir’in cenazesi Ankara’da 28 Ocak 1948 günü Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Hasan Saka ve üst düzey askerî ve mülkî erkânın katılımıyla resmî törenle defnedildi. Yaptığı vasiyete uyularak tabutu Ermenilerden alınışı esnasında Kars Kalesi’ne çekilmiş olan Türk Bayrağı’na sarıldı. Cenaze namazı Hacıbayram Camii’nde Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki tarafından kıldırılarak ardından  Ankara’da Cebeci Askerî Şehitliği’ne defnedildi.  Kâzım Karabekir’in naaşı, burada eşi tarafından yaptırılan Makammezar’da 40 yıl kaldıktan sonra 30 Ağustos 1988’de Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Devlet Mezarlığı’na nakledildi.

 

Kaynak: Muhammet ERAT

ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk, I-III, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, Ankara 1987.

CEBESOY, Ali Fuat, Siyasi Hatıralar, İstanbul 1957.