HER İŞİN BAŞI KALİTELİ EĞİTİM-Dr. İlhami Pektaş
Dünyadaki gelişmiş ülkelere baktığınızda eğitim seviyelerinin çok yüksek olduğunu ve buna bağlı olarak da ekonomi, refah seviyesi, sağlık seviyesi, huzur ortamı ve yaşam kalitesinin yüksek olduğunu görürsünüz.
Eğitim ve öğretime önem vermeyen toplumlar ise hiçbir zaman gelişememiş, aciz, zavallı, sürekli karışıklık ve çatışma içinde ve gelişmiş ülkelerin hizmetçisi konumundadır.
Eğitim önce ailede başlar. İlk öğretmen olan anne ve babalar, “hiçbir mazeret öne sürmeden” çocuklarına iyi bir model olmak zorundadırlar.
Eğitim iyi arkadaş seçimiyle filizlenir. Belki de insan hayatında aileden sonra yer alan en önemli kişiler, çocukluktan itibaren seçtiği arkadaş ortamlarıdır.
Eğitimin olmazsa olmazı, iyi bir çevrede yaşamaktır. İyi bir çevre insana hem düzgün konuşma hem de ve sosyal olma becerisi kazandırır.
Eğitim iyi bir öğretmenle ve ezberci olmayan iyi bir eğitim sisteminin vereceği, eğitici, öğretici, sorgulayıcı, araştırmacı bir ruhla devam eder.
Bugün Dünyada bulunan 1.6 milyar Müslüman nüfusunun geri kalmışlığının tek nedeni eğitimsizlik ve cehalettir. Özellikle kız çocuklarının okutulmaması bu cehaletin en büyük nedenidir. Bu nedenle Müslüman ülkeler bir türlü kargaşa ortamından çıkamıyor ve işte bu nedenle bir türlü gelişip ve cahillikten kurtulamıyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yaptığı şimdiye kadarki en kapsamlı küresel eğitim araştırmasında Türkiye 76 ülke arasında 41. sırada olduğu ve yapılan kıyaslamanın, eğitim ve ekonomik büyüme arasındaki bağlantıyı gösterdiği vurgulanıyor.
Pearson eğitim şirketi araştırma raporuna göre dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip ülkeler; G.Kore, Japonya, Singapur, Hong Kong, Finlandiya, İngiltere, Kanada, Hollanda.
Türkiye niçin bu durumda;
2015 Global İnovasyon Endeksi raporuna göre; Türkiye genel sıralamada 141 ülke arasında 58’inci sırada yer alıyor. En inovatif ülkeler; İsviçre İngiltere, İsveç, Hollanda ve ABD. Ülkelerin inovasyon kalitesi üniversitelerin performası, akademik makale ve uluslararası patent başvurularıyla belirlenen bu kriterde ise ABD ve İngiltere birinci sınıf üniversiteleriyle ilk iki sırada yer alırken, Japonya, Almanya ve İsviçre bu ekonomileri takip ediyor. Rekabet gücü sıralamasında ilk sırada İsviçre, ikinci sırada Singapur, üçüncü sırada ise ABD yer alırken daha sonra sırasıyla Almanya, Hollanda, Japonya, Hong Kong, Finlandiya, İsveç ve İngiltere geliyor.
Özellikle eğitim ve araştırma ile ilgili bölümlerin detaylarına baktığımızda; Üniversite-Endüstri İlişkileri kriterine göre Türkiye 69’uncu sırada yer alıyor. İlk 3 sırada ise İsviçre, İngiltere ve Amerika yer alıyor. Türkiye, Gayrisafi Milli Gelir’den eğitime ayrılan paya göre 142 ülke arasında 101’inci, kişi başına düşen eğitim harcamasında rapora göre 94’üncü, yüksek öğretime girişte 43’üncü, nüfusa oranla araştırmacı sayısı açısından 41’inci, Ulusal patent başvurusu sayısı açısından 34’üncü, uluslar arası yayın sıralamasında nüfusa oranladığında 46’ncı sırada.
Niçin böyleyiz ?
Türkiye’de 2013’te 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen toplam nüfus oranı yüzde 5,7 iken bu oran erkeklerde yüzde 1,9, kadınlarda yüzde 9,4 seviyesinde bulunuyor. Aynı yaş grubunda AB ülkelerinde kadınların yüksek öğretime gitme oranı erkeklerden daha yüksektir. Yahudilerde ise tüm kadınlar üniversite mezunudur.
Diğer yandan ne acıdır ki Türkiye’de kütüphane sayısı 1.118 iken kahvehane sayısı 600.000’dir. Yani 1 kütüphaneye karşı 536 kahvehane var. Ne yapıyoruz kahvehanelerde sigara içip oyun oynuyoruz, okumak, araştırmak ve düşünme alışkanlığımız yok. Türkiye’de bir kişinin kitap okumaya ayırdığı zaman için bir Norveçli 300, bir Amerikalı, İngiliz ve Japon ise yaklaşık 200 katını kitap, dergi ve gazete okumaya ayırıyor. Dünya ortalaması ise bize göre 3 kat daha fazla. İngiltere ve Fransa’da halkın yüzde 21’i, Japonya’da yüzde 14’ü, ABD’de yüzde 12’si düzenli kitap okurken, ülkemizde sadece on binde bir kişi düzenli kitap okuyor. Günde ortalama beş saat televizyon seyredilip, yılda sadece altı saat kitap okumaya zaman ayrılıyor. Bir Japon vatandaşı yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye’de bir kişi on yılda bir kitap okuyor. Kitap Türkiye’de ihtiyaçlar sıralamasında 235. sırada. Yani kitap önemli bir ihtiyaç değil.
Ülkemizde GSYİH içindeki AR-GE payı 0.92 iken bu pay ABD’de 2.77, Japonya’da 3.39, Fransa’da 2.24, İngiltere’de 1.77, G.Kore’de 4.03 ve Finlandiya’da 3.78’dir.
Uluslar arası Patent sayısı bakımından milyonda kişi başına Türkiye’de 7 patent üretilirken, Japonya’da 304, Almanya’da 231, Fransa’da 114, G.Kore’de 196 ve Finlandiya’da ise 386 patent üretiliyor.
Şimdi Eğitim, AR-GE, Okuryazarlık bir toplumun ekonomisini nasıl etkiliyor bir de ona bakalım. Gayrisafi milli hasıla bakımından dünya ekonomisine bakıldığında; Amerika Birleşik Devletleri’nin 18.125 milyar dolar ile dünya ekonomisinin zirvesinde olduğu, Çin Halk Cumhuriyeti’nin ise son 20 yıldaki büyük atağıyla 11.212 milyar dolar ile ikinci sırada yer aldığı görülüyor. Bundan sonra sırasıyla üçüncü sırada Japonya (4.210 milyar dolar), dördüncü sırada Almanya (3.413 milyar dolar), ve İngiltere (2.853 milyar dolar), Fransa (2.470 milyar dolar), Hindistan (2.308 milyar dolar), Brezilya (1.904 milyar dolar), İtalya (1.843 milyar dolar), Kanada (1.615 milyar dolar), Güney Kore (1.435 milyar dolar), Avustralya (1.252 milyar dolar), Meksika (1.232 milyar dolar), İspanya (1.230 milyar dolar), Rusya Federasyonu (1.176 milyar dolar), Endonezya (896 milyar dolar), 17.ci sırada ise Türkiye (753 milyar dolar) geliyor.
Yapılan tüm bu araştırma sonuçlarına göre ; Okur yazarlık, Eğitim, AR-GE ‘ de ileri seviyelere gelen toplumların ekonomik gelişmişlik, refah seviyesi, sağlıklı ve kaliteli yaşamı nasıl etkilediği de iyice anlaşılıyor.
#ilhamipektaş