YERLİ VE MİLLİ ÜRETİME ADANMIŞ ÖMÜRLER-91: HÂCİM KAMOY VE ASELSAN BAŞARI HİKAYESİNDE YERİ-Dr.İlhami Pektaş
M.Hacim Kamoy, 1948 yılından ASELSAN’ın kuruluşuna kadar olan çalışma hayatında, başta üniversiteler ile üniversitelerden yetişmiş Türk mühendisleri olmak üzere, milli kaynaklara dayanılarak yapılan özgün tasarım ve üretimin ülkenin teknolojik ve ekonomik gücüne yaptığı katkıların önemini çok iyi gözlemlemiş ve kendi örneklerini hayata geçirmiş bir vizyonerdir.
1924 yılında Manisa Kırkağaç’ta dünyaya gelen M. Hâcim Kamoy, ilk ve orta eğitimini Kırkağaç ilçesinde tamamladıktan sonra İzmir Atatürk Lisesine parasız yatılı öğrenci olarak başladı. 1940 yılında liseden mezun olan Kamoy, eğitimine İstanbul Teknik Üniversitesi Makine-Elektrik Bölümünde devam etti. Kamoy’un üniversite-sanayi işbirliğinin önemini algılaması açısından değerlendirilebilecek ilk deneyimi, İTÜ’deki ilk yılının sonunda sıra arkadaşı Galip Demirağ’ın babası Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasında yaz döneminde yaptığı çalışmalar olmuştur. Bu dönemde, 12 adet Nu-De tipi uçağın tasarım ve imalat çalışmalarında matematik problemlerinin çözümünde görev alan Kamoy, büyük bir vizyoner olan Nuri Demirağ’ın “Tasarım ve imalatta üniversiteden ve üniversiteli gençlerden yararlanma” ve “Her uçak için bir üniversiteli gencin pilot olarak yetiştirilmesi” gibi düşüncelerinden çok etkilendi. Kendisi de bu kapsamda pilotluk eğitimi alan ve Nu-De uçaklarını uçuran ilk pilotlardan biri oldu. Kamoy, Üniversite-Sanayi işbirliğinin önemini buradaki çalışmalarında daha iyi anladı.
Milli Eğitim Bakanlığı bursunu kazanarak İngiltere’ye giden Kamoy, öğrenimine burada devam etti ve Durham Üniversitesi’nden mezun oldu. Yüksek lisans çalışmasını da 1946-1948 yılları arasında İngiltere’de tamamladı. Kamoy’un İngiltere’deki yüksek lisans çalışmaları sırasında katıldığı, ileri teknoloji konularındaki üniversite-sanayi ortak uygulamalarının da bu yöndeki düşüncelerine olumlu yönde katkıda bulunduğu söylenebilir. 1948-1952 yılları arasında önce General Electric şirketinin İngiltere Coventry’deki fabrika ve araştırma laboratuvarlarında daha sonra da şirketin Türkiye’de yürüttüğü PTT telekomünikasyon sisteminin montaj işlerinde çalıştı. 1952-1953 yıllarında Ankara Muhabere Okulunda yedek subay olarak askerlik görevini tamamladı.
Kamoy, askerlik dönüşü bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra ilk kamu görevine Türk Hava Yolları’nda başladı ve 1953-55 yıllarında THY Yeşilköy Uçak Tamir ve Revizyon Atölyeleri Müdürü olarak görev yaptı. Tesislerin modernizasyonunun yanı sıra geliştirdiği uçak ve uçak motoru bakım programlarıyla THY’de uçuş güvenliğinin yükseltilmesinde önemli katkıları oldu. Boş bir hangar olarak teslim aldığı tesisleri bir yıl içinde Türkiye’nin en modern tesislerinden biri haline getirerek hizmete açtı.
Hacim Kamoy: Terhis olduğumda THY Fen Heyeti reisi İTÜ’den arkadaşım Y.Müh. Alaettin Selçuk bana Hacim, Türk Hava Yollarının kendi uçaklarının tamir ve motor revizyonlarını yapacağı bir tesisi yok, yurt içindeki kuruluşlar çok ilkel usullerle çalışıyor. Bu durum uykularımı kaçırıyor. Gel beraber çalışalım hava yollarına modern bir uçak tamir ve revizyon tesisi kuralım dedi. Daha iyi teklifler almama rağmen “İstanbul THY Uçak Tamir ve Revizyon Atölyeleri Müdürü” olarak göreve başladım. Tesis başladığımda boş bir uçak hangarı ve 10-15 personelden oluşuyordu. Amacımız bu tesisi 1 yıl içinde modern bir bakım ve revizyon tesisi haline getirmek, yeni bir kadro kurmak, çalışanlara eski hatalı alışkanlıklarını unutturmaktı. İşe yeni bir kadro kurmakla başladım. Atölyeler için ABD’de uçak ve motor firmalarında kullanılan en yeni, en modern teçhizatı alarak altyapıyı kurdum. Motor revizyon eğitimi için Pratt-Whitney firmasının en başarılı eğitim personeli Mr. Scamuzzi’yi getirdik. Amacımız ne yapıyorsak en iyisini sıfır hata ile yapmaktı. Henüz uçan uçaklarda revizyon yaptığımız uçak motorları daha kullanılmaya başlamamıştı. O dönemde DC-3 motoru kullanan bazı uçaklarımızda problemler oluyordu. THY Genel Müdürlüğü bir işletme emri çıkardı. Buna göre Uçuş Emniyetini Sağlamak için uçaklarımızın iki motorundan birisi THY tesisinde revize edilmiş motor olacaktı. Bu uygulamadan sonra hiçbir sorun kalmadı ve Pilotlarımız huzura kavuştu. Bu tesis 1975 yılına kadar THY’na hizmet verdi. THY’da bir başka anım da İngiltere’den alınan Heron uçaklarının depo bakımı için teklif edilen pahalı bir teçhizattı. Bunun gerekli olmadığını gördüm ve listeden çıkardım. Böylece gereksiz büyük bir harcamaya engel oldum.
Kamoy, 1955-60 yıllarında PTT Genel Müdürlüğü NATO Tesisleri Müdürü ve ETÜD Proje Dairesi Başkan Yardımcısı olarak çeşitli kurulum ve modernizasyon projelerini gerçekleştirdi. Ar-Ge çalışmalarına paralel olarak radyo istasyon teçhizatının ortama yüzde 35’ini teşkil eden çelik anten konstrüksiyonlarının Türkiye’de ilk defa Üniversite-TRT iş birliği ile yurt içinde tasarlanıp üretilmesini sağladı. 1960-64 yıllarında TRT Genel Müdürlüğü Teknik Daire Başkanı olarak görev yaparken, TRT Elektronik Araştırma Laboratuvarı’nı kurdu.
TRT’de anahtar teslimi radyo istasyonu satın alma ilkesini değiştirip, radyo-televizyon etüt proje, sistem tasarım ve tesis işlerinde ilk defa Türk mühendislik hizmetlerinin başlatılmasını sağladı. Bu yöntemle radyo istasyonlarının tesis maliyetlerinde yüzde 40 civarında tasarruf sağladığı gibi, bu konuda ülkemizde geniş bir bilgi birikiminin oluşmasına ve Türk mühendislerine güven duyulmasına katkıda bulundu.
Hacim Kamoy: Yıl 1961. TRT’de teknik hizmetlerden sorumluyum. Buradaki çalışmalarımda milli radyo şebekesinin, halkımızın ihtiyaçlarını karşılayacak duruma getirilmesinde önemli katkılarım oldu. Aldığımız kararlar sayesinde ülkemize hiçbir yararı olmayacak radyo karıştırma şebekesinin trilyonlara mal olacak yatırımlarını yapmak yerine ülkemiz için hayati önem taşıyan güçlü bir radyo şebekesinin kurulmasını sağlayarak büyük bir tasarruf sağladık. TRT’nin yurdumuzun tamamını kapsayan ve her kesimine hitap eden radyo ve televizyon yayın ağları kuruldu. Yıl 1964, TRT Teknik işleri başkanıyım. Konu Kıbrıs’ta yılın her gününde net olarak dinlenebilecek bir radyo istasyonu kurulması. Uzmanlar Antalya’da kurulacak 50-100 KW gücünde bir radyo istasyonu yapılması gerektiği ve maliyetinin 100 milyon TL civarında olacağını bildirmişler. Ben konuyu inceledim ve Anamur’da Meteoroloji Genel Müdürlüğüne ait 2 odanın bize verilmesi şartıyla 10 KW gücünde ve 1 milyon TL’ye istasyonu yapabileceğimizi bildirdim. TRT’de 1960’larda radyo istasyonlarının en büyük milli katkı ile en ekonomik olarak tesis edilmeleri çalışmalarını yapıyorduk ve anahtar teslimi %40 tasarruf sağlamayı başarmıştık. Bu projede de aynı yöntemi kullanarak 2 ay içinde 100 milyon TL olarak değer biçilen aynı hizmeti 1 milyon TL’ye gerçekleştirdik. Herkes memnun kaldı. Bu çarpıcı örnek, bir projenin teklif edilenin %1-2’si kadar bir maliyetle ve kısa bir zamanda yapılabileceğinin en güzel örneğidir.
1964-72 döneminde yeniden PTT’ye dönerek Teknik Daire Başkanı olarak görev yaptı ve bu dönemde PTT Araştırma Laboratuvarının (PTT ARLA) kuruluşunda rol aldı. Böylece ülkemizde bir ilki gerçekleştirerek telekomünikasyon sistemlerinin Türk mühendis ve teknisyenlerince tasarım, geliştirme ve üretilmesini sağladı. International Telecommunication Union yetkililerince en mükemmel Telekomünikasyon Eğitim Merkezi olarak tanımlanan PTT Eğitim Merkezini kurdu. Bu dönemde PTT’yi 10 yıl içinde ihtiyacı olan her türlü elektronik, elektromekanik teçhizatı kendi üretecek bir kuruluş haline getirmek amacıyla gece gündüz demeden çalıştı.
Hacim Kamoy: 1964’de Milli Elektronik sanayine gönül vermiş, sayın rahmetli Necmi Özgür PTT Genel Müdürü, aynı felsefeyi paylaşan Sayın Necdet Tanay’da Genel müdür yardımcısı olmuşlardı. Kısa bir süre sonra ben de PTT Teknik işler Daire Başkanlığına atandım. İdealimizdeki Milli Elektronik sanayiini kurmak için ortam çok uygundu. Hedefimiz; 10 içinde PTT’yi, ihtiyacı olan her türlü elektronik teçhizatı kendi tasarımlarıyla üreten bir kuruluş haline getirmekti. Bu amaçla önce Sayın Fikret Yücel ile görüştüm. Fikret Yücel ile tesisi İstanbul’da kurmak, Elektronik Sanayi ve Yerli İmalat yapılması konusundan kimseye bahsetmemek ve gizli tutmak için anlaştık. Çünkü bazı kesimlerin 1956’daki PTT’nin ihtiyacı olan elektronik teçhizatın yerli imalat yapılması çalışmalarım sırasında yaşadığım benzer tecrübelerimde olduğu gibi yerli bir telekomünikasyon sanayinin kurulmasına izin vermeyeceklerini biliyordum. Daha sonra 10 yıllık Elektronik Ar-Ge ve imalat projemizi gerçekleştirmek üzere Sayın Celal Alatas’ı davet ettim projeyi anlattım ve onunla da anlaştık.
İstanbul’da AR-LA laboratuvarında Araştırma-Geliştirme adı altında tasarım ve imalatı yapılan kuranportör teçhizatı 100’e yakın PTT merkezinde kurulup hizmete verilinceye kadar Elektronik Sanayi ve İmalat kelimelerini ağzımıza almadık. AR-LA yıllarca profesyonel elektronik sanayinde Türkiye’de en modern ve en büyük tesis oldu. Bu tesiste 10 yıllık hedef programımıza uygun olarak Telefon ve Telgraf kuranportör sistemlerinin tamamen Türk mühendislerince tasarımı ve imalatı yapıldı. ARLA’nın kurulup hizmete başlamasında 1956’da başlattığımız “Milli Elektronik Sanayii Kurma” deneyimlerimizden büyük ölçüde yararlandık. İthalatçı engellemelerini 9 yılda ancak aşabildik. AR-LA’da alınan sonuçlar Elektronik Sanayiinin Türk mühendislerince kurulabileceğini ve %70’e varan yerli katkı ile Türkiye’de ekonomik olarak imal edilebileceğini kanıtlamıştır. Kanıtlanan diğer bir husus da AR-LA’nın Türkiye’de profesyonel elektronik teçhizat sanayii için mükemmel bir nüve olabileceği idi. ASELSAN’ın kuruluşunda PTT %10 hisse ile ortak oldu. ASELSAN yönetim kuruluna da AR-LA Genel Müdür Yardımcısı Sayın Ersen Kınayyiğit tayin edildi. Amacımız ASELSAN ve AR-LA’nın el birliği, gönül birliği ile çalışmalarını ve Türk Milli Sivil ve Askeri Elektronik sanayiinin gelişimlerinin hızlandırılmasını sağlamaktı. Bir müddet sonra AR-LA’nın TELETAŞ adıyla yeniden yapılandırılmasından sonra ASELSAN yönetim kurulu olarak %10’dan az olmamak kaydıyla ortak olmak kararı aldık ama yönetim kurulu üyeliği ve ileride çoğunluk hisse ASELSAN’a geçer düşüncesiyle TELETAŞ tarafından ortaklık kabul edilmedi. Bu olaydan kısa bir süre sonra ALCATEL bize verilmeyen hisseleri satın alarak TELETAŞ’ın kontrolünü ele geçirdi. 1800 civarında personelin işine son verildi. Teknoloji geliştirme ve imalat işlerinin büyük bir bölümü firmanın Belçika’daki şubesine devredildi.
1972 yılında memuriyetten emekli olan Kamoy, 1973-1975 yılları arasında CEYTAŞ Genel Müdürü olarak görev yaptı. Üç kişilik bir ekiple boş bir arsada işe başlayan Kamoy, temel atılmasından sonraki bir yıl içinde toplam kapalı üretim alanı 35 bin metrekare olan 60 bin iğlik bir iplik fabrikasını kurarak, üretime başlamasını sağladı.
Hacim Kamoy: Çalıştığım tüm kurumlarda satın alınacak teçhizat, sistem ve hizmetlerde tasarruf etmek için bu cihazı yada sistemi almak zorundamıyız, bu sistemi yada hizmeti ülkemizde daha ucuza yapabilecek bir kuruluş varmıdır, bu işlemi tamamen ortadan kaldırabilecek bir yöntem geliştirebilirmiyiz diye sorardım ve emin olun ki bu soruların çoğunun cevabında evet ülkemizde var, evet ülkemizde geliştirilebilir, evet ülkemizde daha ekonomik olarak yapılabilir çıkardı. Araştırdığınızda ülkemizde, çok büyük maliyetlerle alınan hizmet dışı, kullanılmayan, ilgililerin varlığından bile haberi olmadığı cihazlarla, sistemlerle ve hizmeti çok iyi yapabilecek uzmanlarla dolu olduğunu görürsünüz. Millî servetin bilgisizce, yanlış kullanılmasında, milyarların, trilyonların yok olmasında en önemli faktör, yöneticilerin kendilerini yeteri kadar hazırlamamış olmaları, yeterli bilgi hazinesine ve yeteri kadar güçlü ve gelişmiş bir millî bilince sahip olmamalarıdır. Geri kalmış ülkeler, bilgisizlik nedeniyle esasen kısıtlı olan mali varlıklarının çok büyük bir bölümünü, cömertçe, verimsiz ve yararsız proje ve hizmetlerle harcamakta, bu ise zengin ülkeleri daha zengin, fakir ülkeleri ise daha fakir yapmaktadır. Geliniz hep birlikte karar alalım çok kısıtlı milli servetimizi ve deneyimli beyin gücümüzü, ülke yararına en uygun projelerde, en yüksek verimle kullanalım.
Kamoy, 1948 yılından ASELSAN’ın kuruluşuna kadar olan çalışma hayatında, başta üniversiteler ile üniversitelerden yetişmiş Türk mühendisleri olmak üzere, milli kaynaklara dayanılarak yapılan özgün tasarım ve üretimin ülkenin teknolojik ve ekonomik gücüne yaptığı katkıların önemini çok iyi gözlemlemiş ve kendi örneklerini hayata geçirmiş bir vizyonerdir.
Çalıştığı her kurumda öncelikli hedefi Ar-Ge altyapılarını kurarak, üniversitelerin desteğinde özgün ürün ve teknoloji geliştirmek olmuştur. Kamoy, bu hedefini Genel Müdürlük yaptığı 1976-2000 döneminde ASELSAN’da en üst seviyede hayata geçirmiştir. Bu dönemde haberleşme sistemlerinden, elektronik harp sistemlerine, mikro elektromekanik teknolojilerinden, elektro-optik teknolojilerine kadar uzanan geniş bir alanda, 200’e yakın özgün cihaz ve sistemin, üniversite-sanayi iş birliği süreçlerinin etkili bir biçimde kullanılarak tasarlanması, geliştirilmesi, üretilmesi ve hizmete alınması bizzat onun gözetiminde gerçekleştirilmiştir.
Kuruluşunda üniversitelerden aldığı ve ASELSAN’da en üst yönetici pozisyonlarına yükselmiş olan insan kaynağı desteğinden başlayarak ASELSAN’ın tüm büyük Ar-Ge ve Ür-Ge projeleri ile teknoloji geliştirme çalışmalarında ülkenin önde gelen üniversiteleri ve araştırma merkezleri ile iş birlikleri yapılması, öğretim üyelerinin bilgi ve deneyimlerinin danışmanlık ya da proje ortaklığı yoluyla doğrudan Ar-Ge ve Ür-Ge projelerine aktarılması, üniversitelerdeki yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapan gençlere ASELSAN’da yarı zamanlı çalışma imkanı sağlanması ve tez çalışmalarının ASELSAN’ın yeni sistem ve teknoloji geliştirme hedefleri ile eşgüdümlü hale getirilmesi gibi üniversite-sanayi iş birliğine yönelik temel ilkeler onun döneminde kurumsallaştırılmıştır.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin muhabere elektronik alanında güçlendirilmesi zorunluluğunu ortaya çıkardı. Bunun ardından Kara-Deniz-Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakıfları kuruldu. Vakıfların kuruluşunu takiben ilk iş olarak elektronik teçhizat alanında Silahlı Kuvvetlerinin dışa bağımlılığını en aza indirmek amacıyla 1975 yılında ASELSAN kuruldu.
Kamoy, 1975 yılı sonlarında Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Genel Müdürü E. General Turhan Olcaytu’dan bir davet aldı. Kamoy, bu dönemde Muhabere Okulundan yakından tanıdığı General Lütfü Sel’in Kara Kuvvetleri Muhabere Elektronik Dairesi Başkanlığına tayin edildiğini öğrendi. Kamoy, tebrik ziyaretinde Lütfü paşadan “Hocam, gelin el birliğiyle askeri elektronik sanayinin kuruluşunu birlikte gerçekleştirelim, birlikte mücadele edelim” teklifi aldı.
Bu görüşmeden birkaç hafta sonra Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Vecihi Akın, Kamoy’u davet ederek, ASELSAN Genel Müdürlüğünü teklif etti. Böylece Kamoy’un uzun yıllar hayal ettiği, yapmak istediği yerli ve milli projeler geliştirme yolculuğu Aselsan’da başlamış oldu. 1952-1953 yedek subaylık döneminde daha sonra PTT ve TRT’de başlayan dostluk, ASELSAN’ın kuruluşunun yapıtaşını oluşturdu. Kamoy, 1976 yılı başında, Türk Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı öncülüğünde kurulmakta olan ASELSAN’ın Genel Müdürlüğü görevine atandı.
Kamoy, ASELSAN’ın kuruluş çalışmalarında işe güçlü bir teknik personel kadrosu kurmakla başladı. ODTÜ’de Elektronik Bölüm Başkanı olan sınıf arkadaşı Prof. Dr. Halil Bengi, PTT ve TRT’de birlikte çalıştığı arkadaşı Prof. Dr. Hakkı Oranç’ı da yanına aldı. Necatibey Caddesinde bir apartman dairesinde faaliyete geçen ASELSAN, bir taraftan Kara Kuvvetlerimizin acil ihtiyacı olan VHF/FM telsiz üretimi için dünya piyasasındaki ürünleri ve teknolojik imkanları araştırırken, diğer taraftan da kurulacak fabrikanın arazisinin alınmasını, fizibilite çalışmalarını tamamladı. Böylece 26 Haziran 1976 tarihinde Macunköy’de fabrikanın temeli atıldı.
ASELSAN’ın kuruluşunda amaç ve ilkeler ise şu şekilde belirlendi:
Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü elektronik cihaz ve sistem ihtiyacını karşılayarak bu konuda dışa bağımlılığı en aza indirmek.
Üretimi askeri ve profesyonel elektronik cihazlar arasında dengeleyerek ASELSAN’ın her türlü şartlar altında devamlılığını ve gelişimini sağlamak.
Olağanüstü hallerde üretim kapasitesinin tümünü askeri teçhizata dönüştürerek, Türk Silahlı Kuvvetlerine azami destek sağlamak.
Milli olması zorunlu olan elektronik harp, kripto gibi konularda gerekli bilgi birikimine ve kritik teknolojilere sahip olmak.
Kamoy için ASELSAN’ın çalışma ilkelerinin başında doğru ve mükemmeli aramak geliyordu. Bütün bu ilkeler doğrultusunda yapılan çalışmalar sonunda üstün vasıflarına ve çalışkanlığına inanan Türk mühendisleri, kısa zamanda ASELSAN’ı Kamoy’un destekleriyle önde gelen dünya savunma sanayi kuruluşları seviyesine yükseltti.
ASELSAN’ın Kamoy’un çalışmalarıyla yerli ve yabancı uzmanların inanamayacağı kadar kısa zamanda böyle bir başarıya ulaşması Türk mühendislerinin çalışma ortamı ve olanaklar sağlandığında ülkemizi kısa zamanda en ileri milletler düzeyine getirebileceğinin güzel bir örneği oldu.
Kamoy, ASELSAN’da ilk günden itibaren özgün teknoloji üretim ilkesini sürdürdü. 1979 yılında VHF/FM tipi taktik telsiz sistemlerinin imalatına başlayarak 1980 yılı ortasında Türk Silahlı Kuvvetlerine ilk teslimatın gerçekleştirilmesini sağladı. ASELSAN’ın daha ilk günlerinde PTT ARLA ve ASELSAN’ın iş birliği ve birlikte çalışma fikri ortaya çıktı. Gerekli atılımlar sonrasında PTT Genel Müdürlüğünün ASELSAN’a yüzde 10’luk bir hisse ile ortak olması sağlandı. Ortaklık gerçekleşir gerçekleşmez PTT’ye bir Yönetim Kurulu üyeliği tahsis edildi.
ASELSAN, kurulduktan sonra bir taraftan tesislerin inşası devam ederken diğer taraftan da Kara Kuvvetleri Komutanlığı yetkilileri ile üretilecek VHF/FM telsiz cihazlarının tipinin tespit edilmesine ve teknolojisi alınacak firmanın seçilmesine çalışılıyordu. Bu çalışmalara ek olarak ilk günlerde bir Ar-Ge birimi oluşturuldu. El telsizi, atış kontrol cihazları, banka alarm sistemi, FM Tuner Cihazı, telefon ses emniyet cihazı gibi ürünlerin tasarım çalışmalarına başlandı.
ASELSAN öncelikle Kara Kuvvetlerimizin elektronik cihaz ve malzeme ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuştu. Ancak üretime aday henüz sadece bir proje vardı. Başka ürünlerin üretimini planlamak hatta askeri amaçlı üretimi profesyonel ürünlerle dengelemek gerekiyordu. Fabrika binaları ortaya çıktıkça hemen hizmete sokuluyor, üretim için gereken makine ve cihazlar hemen alınıyor, seçilerek alınan personelin eğitimi tamamlanarak hemen üretime yönlendiriliyordu.
10 Mart 1978 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı ile ilk satış sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme ile ilk beş yıl içinde 10 bin 221 adet sırt ve çeşitli konfigürasyonlarda araç, tank ve kariyer telsizlerinin üretim ve satışı üstlenildi. ASELSAN, ilk projesi olan bu telsiz projesinde MSB’ye ortalama 40 milyon dolar tasarruf sağladı.
Bu projenin ilginç bir yanı da ülkemizde sürmekte olan enflasyonist ortama rağmen sözleşme süresi olan beş yıl boyunca telsizlerin birim fiyatlarının her yıl bir önceki yıla göre düşmesidir. Bu dönem içinde ASELSAN’ın üretim deneyimi arttı, işçiler birim zamanda daha hızlı üretim yapmaya başladı. Satın alınan bileşenler değişik kaynaklardan daha ucuza sağlandı. Yeni maliyetler satış fiyatlarına yansıtılarak Silahlı Kuvvetlerimizin yıllar içinde daha ucuza telsiz alması mümkün oldu.
9 Nisan 1980 tarihinde ASELSAN Macunköy Fabrikası törenle hizmete açıldı. Milli Savunma Bakanlığına ilk VHF/FM cihazı teslimatı ise 1980 yılı Temmuz ayında gerçekleştirildi. 1980 yılı ASELSAN’ın kimliğini kazandığı ve elektronik sanayi alanında varlığını kanıtladığı yıl oldu.
Askeri VHF/FM telsizleri ile birlikte ASELSAN mühendislerince tasarlanan sivil tip telsizler ve mobil entegre telsiz sisteminin üretimine de başlandı. Başlangıç olarak DSİ, PETKİM, ERDEMİR ve Karayolları Genel Müdürlüğü gibi sivil kuruluşlarla satış sözleşmeleri imzalandı.
1981 yılı ASELSAN’ın hamle yılı oldu. Geçen beş yıl içinde tesisler kuruldu, eğitilmiş ve yeteneği artırılmış personel kadrosu tamamlandı. Sanayi-üniversite iş birliği kapsamında değerli bilim adamlarımızdan faydalanma sistemi oluşturuldu. Geniş Ar-Ge kapasitesi ile bir taraftan kendi teknolojimiz üretilirken diğer taraftan satın alınan yabancı teknolojileri özümseyerek milli ürün yelpazesi genişletildi.
Kristalli araç telsizi, sabit merkez telsizleri, elektronik eğitim seti, banka alarm sistemi ve 4600 serisi VHF/FM askeri telsiz sistemlerinin tamamlayıcı birimleri ile askeri el telsizi 1981 ve 1982 yıllarında satışa sunulan yeni ürünler oldu.
Silahlı Kuvvetlerimize en modern ve en ekonomik cihazları üreterek, bu konuda dışa bağımlılığı asgari düzeye indirme noktasından yola çıkıldı. Mevcut teknoloji geliştirilerek ülkeye yeni teknolojiler kazandırıldı. ASELSAN böylece teknolojide yaşanan günü yakalama, geleceği öngörme çabasını aralıksız olarak sürdürdü. Sanayi-üniversite iş birliğinden de yararlanarak bir Elektronik Teknoloji Merkezi haline geldi. Bunun sonucunda çeşitli sistemlere ait temel teknolojinin değişik uygulamaları ile yeni ürünler elde etme imkanları kazandırıldı. Bu kapsamda mevcut ürünlere ek olarak 1983 yılında sentezörlü telsizler, kesintisiz güç kaynağı üretildi ve ilk ihracat gerçekleştirildi. 1984’te bilgisayar denetimli siren alarm sistemi, Silahlı Kuvvetlerimiz için sayısal ses kripto cihazı üretildi. 1985 yılında ASELSAN’da elektronik harp cihazları ve araç sireni üretimi konusunda çalışmalar başlatıldı. 1986 yılında elektronik telefon santralı, lazer mesafe ölçme cihazı, veri terminali ve sahra telefonu üretimine geçildi. Elektronik Harp ve Data Terminal cihazları geliştirilerek Türk Silahlı Kuvvetlerine verildi.
ASELSAN elektronik telefon santralları birçok sivil kuruluşun yanı sıra Kara Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığında karargahlar arasında otomatik telefon haberleşmesinin sağlanmasında başarıyla kullanıldı. Tamamen milli tasarım ürünü olan sahra telefonları ihraç da edildi. Mesajları şifreleyerek çok kısa süre içinde karşı merkeze ileten veri terminalleri Silahlı Kuvvetlerimizdeki taktik sahada yaygın bir şekilde kullanıldı. Tamamen mili kripto algoritması ile çalışan bu cihazların taktik sahada haberleşme emniyetinin sağlanmasında çok büyük katkısı oldu.
1985 ve 1986 yıllarında ülkemizde F-16 üretimi ve NATO’da da Stinger uçaksavar roketlerinin üretim projelerinin gerçekleşmesi gündeme geldi. Türkiye’de üretilecek F-16’ların en önemli cihazlarından biri olan INS (Ataletsel Seyrüsefer Cihazı) ve ardından Stinger üretimi için dört NATO ülkesinden (Türkiye, Almanya, Hollanda ve Yunanistan) oluşturulan konsorsiyumda en kritik ürün olan elektronik güdüm sisteminin üretimini de ASELSAN üstlendi. O dönemde sadece 4600 tipi VHF/UHF taktik telsizlerini üreten ASELSAN için Stinger Projesi çok uygundu. Böylece, INS üretimi ile ülkemize, ABD Hava Kuvvetlerinin en üst seviye teknolojisi ve elektronik güdüm sisteminin üretimi ile de mikroelektronik teknolojisi kazandırılmış oldu. Hacim Kamoy’un aldığı bu kararlar teknoloji kazanımında ASELSAN tarihinin en önemli kararları arasında yerini aldı.
Mikroelektronik teknolojisi tamamen farklı bir teknoloji olduğu için Ankara Akyurt yakınında 210 bin metrekarelik bir arazi satın alınarak yeni bir fabrika kuruldu. Maliyeti oldukça yüksek olan bu fabrikanın dünya üzerinde çok az benzeri olup, teknoloji seviyesi ise teknolojinin alındığı General Dynamics tesisleri düzeyinde idi. Bu projenin ASELSAN için bir başka özelliği de konsorsiyumla gerçekleştirilmesiydi. Konsorsiyuma aday firmalar çok titiz ve kapsamlı bir incelemeye tabi tutulmuş, ancak Stinger teknolojisinin sahibi General Dynamics düzeyinde üretim yapabilecek olanlar konsorsiyuma kabul edilmişti.
İlk INS teslimatı 1988 yılında gerçekleşti. Bu aynı zamanda ABD’ye yapılan bir ihracat olmuştu. INS üretimi, Hava Kuvvetlerimiz için çok önemli bir imkanı da birlikte getirdi. Bu üretim başlayıncaya kadar tüm savaş uçaklarımızdaki INS’lerin bakım ve onarımı yurt dışında yapılıyordu. Bu ise aşırı döviz ve zaman kaybına ve hepsinden önemlisi cihazın dönüşüne kadar savaş uçağımızın hizmet dışı kalmasına neden oluyordu. ASELSAN, Hava Kuvvetlerimizdeki INS’lerin üretimi yanısıra bakım ve onarımını yüklenerek, bu sorunu da temelden çözümlemiş oldu.
1987-1992 dönemi ASELSAN’ın kendi tasarımı ile ürettiği ürünlerin arttığı bir dönem oldu. Bilgisayar kontrollü VHF/UHF telsiz sistemleri, batarya ateş idare sistemi, kriptolu telsizler, geniş alan telsiz sistemi, trunk telsiz sistemi ve elektronik harp cihazlarının üretimi bu dönemde gerçekleştirildi. ASELSAN, trunk telsiz sistemi geniş bir alanda büyük telsiz kullanıcı kitlelerine hizmet vermek amacıyla tasarlandı. Sistem kullanıcılara normal, öncelikli veya acil konuşma, kısa veri mesajı aktarma, bir telsizle konuşurken aynı görüşmeye başka telsizleri de dahil etme, telefon aboneleri ile de görüşebilme imkanları sağlıyordu. Ayrıca 1989’da Pakistan’a ilk teknoloji transferi yapıldı. Pakistan’ın NRTC tesislerinde ASELSAN lisansı ile telsiz imalatına başlandı. 1991’de Radar Teknoloji Merkezi, 1992’de Elektro-Optik Teknoloji Merkezi kuruldu.
Geliştirilen Batarya Ateş İdare Sistemi, topçumuzun bilgisayar desteği sağlanarak daha süratli ve sağlıklı atış yapabilmesine milli bir çözüm getirdi. Böylece Kara Kuvvetlerimizin topçu modernizasyonu projesine büyük katkı sağlandı.
1987-1992 döneminde lisans satın alınarak da çeşitli cihaz ve sistemler üretildi. Bunlara örnek olarak VT elektronik ihtiraklı tapa, TV aktarıcıları, sayısal telefon şifre cihazı verilebilir.
1993-1994 yıllarında ASELSAN’da çok önemli projeler gerçekleştirilmeye başlandı. Üretilen telsiz ailelerine, VHF/UHF Hava-Yer telsizleri eklendi. Ayrıca Kara Gözetleme Radarının üretimiyle ASELSAN, ülkemizin radar teknoloji merkezi; termal kamera ve gece görüş cihazları üretimiyle de elektro-optik teknoloji merkezi konumuna geldi. 1994’de Otoyol Acil Yardım Haberleşme ve Ücret Toplama Sistemlerinin tasarım, montaj ve işletmeye alma çalışmaları ile bu sistemlerin yurt dışına pazarlama çalışmaları başlatıldı.
Elektro-optik merkezi, Akyurt Tesislerinin ikinci büyük merkezi oldu. Akyurt Elektro-Optik ve Mikroelektronik Tesisleri, 19 Eylül 1993’te Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve üst düzey yöneticilerin katıldığı törenle hizmete açıldı.
ASELSAN’da gerçekleştirilen elektro-optik altyapısıyla, milli istihbarat sensör sistemlerinin üretiminde Türk Silahlı Kuvvetlerimizin desteklenmesinde önemli bir konuma gelindi. 1994 yılında geliştirilmesi tamamlanan 9600 VHF/FM frekans atlamalı telsiz ailesi ülkemizi dünya üzerinde bu ileri teknolojiye sahip olan ilk 6-7 ülke arasına girmesini sağladı. Tamamen Türk mühendislerinin beyin gücüyle geliştirilen 9600 Telsiz Projesi, kullanılan teknoloji yoğunluğu açısından ülkemizde gerçekleştirilen en önemli projelerden biridir. Bu proje ile Silahlı Kuvvetlerimize tamamen milli imkanlarla tasarlanmış, güvenilir, emniyetli ve elektronik korunma sistemli bir telsiz ailesi kazandırılmış oldu.
1995’de Mikroelektronik, Güdüm ve Elektro-Optik Grubu tarafından yapılan çalışmalar ile Hibrit Mikro elektronik, Ataletsel Seyrüsefer, Kızılötesi Güdüm, Lazer güdüm, Termal Görüntüleme Sensörleri, Pasif Görüntü Yoğunlaştırıcılar, Lazer Üreteçler ve Sensörler gibi temel konularda projeler gerçekleştirildi. Elektro-optik sistemlerin farklı platformlara uygulanabilirliği ve daha etkin kullanımına yönelik entegre sistem çalışmaları yapıldı.
ASELSAN, 1995 yılındaki 20’nci kuruluş yıldönümüne 2 bin 280 personeliyle iki ayrı büyük tesiste modern cihaz ve sistemler tasarlayan, üreten, satış sonrası hizmetleri de en iyi şekilde yürüten bir kuruluş olarak girdi. Ayrıca verilen hizmetlerin yurt çapında en iyi şekilde sürdürülmesi amacıyla İstanbul ve İzmir Bölge Müdürlüğü ile birçok ili kapsayan şubeler kuruldu.
1995 yılı ASELSAN için yine önemli projelerin gerçekleştiği önemli bir yıl oldu. ASELSAN tarafından tasarlanan HF Sarp Cihazı, sayısal kriptolu telsiz, X-25 data kripto cihazı ve HF almaç cihazları, Silahlı Kuvvetlerimizin önemli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretilerek teslim edildi.
1995 yılında diğer bir gelişme de ASELSAN’ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan personelin mahsur kaldığı bölgeden kurtarılmasını amaçlayan Arama Kurtarma Sistemi ihalesini kazanarak, lisans altında bu ürünün üretilmesi için gerekli hazırlıkları gerçekleştirmesidir.
1996 yılında bir yandan ilk hız ölçme radarı, gözetleme ve atış tanzim radarı, elektronik harp sistemleri, Lazer Güdüm Kitleri (LGK) gibi sistemlerin tasarımını gerçekleştirirken, diğer taraftan iki büyük projede önemli aşamalar kaydedildi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Taktik Saha Muhabere Sistemi (TASMUS) ihalesini ASELSAN’ın lider olduğu konsorsiyum kazandı. Bu projede ASELSAN, milli ana yüklenici olarak sekiz firmayla iş birliği yaptı. 1997’de ilk 1919 Cep Telefonu piyasaya sürüldü. 1998’de Termal kameralar, termal silah dürbünü ve termal görüş cihazları ile hedef koordinat belirleme cihazları üretilerek TSK’nın hizmetine sunuldu. Aynı yıl köprü ve otoyol geçişlerini önemli ölçüde rahatlatacak Otomatik Geçiş Sistemi tasarımı Kamoy’un tecrübesi, ASELSAN çalışanlarının azmiyle tamamlandı.
1990’ların sonuna gelindiğinde ASELSAN’daki deneyimini iyice pekiştiren Kamoy, durmak bilmeden milli projeleri geliştirmeyi sürdürdü. 1999’da TSK ile HERİKS Hava Savunma Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemi, MILSIS Elektronik Harp ve X-Band Uydu Haberleşme Sistemi sözleşmeleri imzalandı. Aynı yıl ASELSAN’ın cihazları çeşitli yurt dışı ihalelerde kalite, performans ve fiyat olarak hep en önde yer aldı. ASELSAN tasarımı Kaideye Monteli Stinger Sistemi atış testlerinde yüzde 100 başarı sağladı. Yeni model cep telefonunun tasarımı tamamlanarak Avrupa tip onayı alındı.
2000’li yıllarda ASELSAN, Hacim Kamoy öncülüğünde bilgi birikimi, teknolojik altyapısı, kalite anlayışı ile kritik elektronik teknolojileri ülkemize kazandıran, milli olarak geliştiren Türkiye’nin en büyük savunma sanayi firması haline geldi. ASELSAN, teknik düzeyde büyük başarılar elde ederek, özel projelerde en gelişmiş sistemleri, en büyük batılı firmalarla aynı zamanda tasarlayıp üretmeye başladı. Kamoy, ASELSAN’ın ileri teknolojileri kullanarak gerçekleştirdiği üretim faaliyetlerini askeri ve sivil elektronik alanında ülkemizde gurur verici düzeye ulaştırdı. Tümü Kamoy’un tecrübesi, azmi ve kararlılığıyla yürütülen bu çalışmalar Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayinin yapıtaşlarını oluşturdu.
Kamoy’un 54 yıllık çalışma hayatının son 25 yılı Genel Müdürlüğünü yaptığı, ASELSAN’da yerli ve milli projelerde gece gündüz çalışmakla geçti. ASELSAN’da ilk üretimin gerçekleştiği 1980 yılından itibaren görev yaptığı geçen süre içinde 115 dolayında milli cihaz ve sistem üretildi. Bu ürünlerin 95 adedi tamamen ASELSAN’da Türk mühendisleri tarafından, üniversitelerle de işbirliği yapılarak tasarlanmış ve geliştirilmiş, ileri teknolojiye sahip özgün ürünlerdir. Bu ürünlerin hepsi dünyadaki emsallerinin en iyilerinden olup, rekabet gücü yüksek, dışa bağımlılıkları az, bazıları ilk defa Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılmış ürünlerdir. Frekans Atlamalı Telsizler, Elektronik Harp Sistemleri, Kara Gözetleme Radarları, TASMUS Taktik Saha Muhabere Sistemi, Kaideye Monteli Stinger ve Termal kamera sistemleri bunlardan bazılarıdır. Kamoy, ASELSAN’ı dünya savunma sanayi şirketleri arasında 80’inci, Türk sanayi şirketleri arasında 34’üncü, yaratılan katma değer açısından dokuzuncu büyük şirket olarak 500 milyon dolar cirosu ve 3 bin kişilik çok iyi yetişmiş bir iş gücü olan, yurt dışına yüksek teknolojili ürün satabilen, bilgisi ve yetenekleri ile dünya çapında tanınan ve dünya devleri ile rekabet edebilen bir şirket haline getirdikten sonra 2000 yılında aktif çalışma hayatından ayrıldı.
Kamoy, görev yaptığı süre boyunca daima Türk mühendislerinin yeteneğine güvendi. Onlara görev verildiği takdirde en ileri teknolojileri geliştirebileceğine inandı. Emekli olduğu 2000 yılına kadar, ASELSAN’da sürdürdüğü genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliğinin yanı sıra THY, ROKETSAN ve TRT gibi kurumlarda yönetim kurulu üyeliği yaptı. Bu kurumlarda da Üniversite-Sanayi İşbirlikleri ve Ar-Ge’ye önem verdi. 1962-63 yıllarında Elektrik Mühendisleri Odası 8’inci ve 9’uncu Dönem Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1968-1969 yıllarında Elektrik Mühendisleri Odası 14’üncü ve 15’inci Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürüttü.
Kamoy’un İTÜ-ETA Vakfı’nın ASIC tasarım merkezine verdiği desteğin daha sonra ASELSAN ve İTÜ-ETA Vakfı ortaklığında Mikroelektronik Şirketinin kuruluşuna dönüşmesi örneğinde olduğu gibi, birçok yeni üniversite-sanayi iş birliği uygulamaları, onun ilkeleri doğrultusunda kendisinin 2004 yılında vefatından sonra da çeşitlenerek ve artarak devam etti. Günümüzde ASELSAN’ın 50’ye yakın üniversite ile iş birliği yapan milli bir kuruluş olarak yükselmesinde Kamoy’un ilkelerinin kurumsallaşmış olmasının büyük rolü vardır.
Kamoy’un başlattığı başarı hikayesinde yarım asırı geride bırakan ASELSAN, günümüzde Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na (TSKGV) bağlı anonim bir şirket olarak çalışmalarını başarıyla sürdürüyor. Türkiye’nin en büyük savunma elektroniği kuruluşu olan ASELSAN; başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere yurt içi ve yurt dışı ihtiyaç makamlarının, haberleşme ve bilgi teknolojileri, radar ve elektronik harp, elektro-optik, aviyonik sistemler, kara, deniz ve hava silah sistemleri, insansız sistemler, hava savunma ve füze sistemleri, komuta kontrol sistemleri, ulaştırma, güvenlik, trafik, otomasyon ve sağlık teknolojilerine yönelik ihtiyaçlarını karşılayabilecek çok geniş bir ürün yelpazesine sahiptir.
ASELSAN, Kamoy’un açtığı millileştirme yolunda bugün özgün ürünlerini ihraç eden, dünyanın ilk 100 savunma sanayi şirketi (Defense News Top 100) listesinde yer alan, başarılı millileştirme çalışmalarıyla ülkemiz sanayine örnek olan, yerel kuruluşlar ile iş birliği modelleri kurgulayarak uluslararası pazarlarda ortaklıklar kuran ve yatırım yapan bir marka haline gelmiştir.
ASELSAN, yürüttüğü teknoloji geliştirme çalışmaları sonucunda nanometre boyutlarında detayları olan malzemelerin tasarım ve üretiminden başlayarak her türlü kara, hava, deniz, uzay araçlarına cihaz, sistem tasarlayıp üreten bir ileri teknoloji firması olup, günümüzde geliştirdiği cihaz ve sistemleri her türlü platforma entegre edebilen Türkiye’nin lider savunma firması olarak çalışmalarını başarıyla sürdürüyor.
Ürettiği teknolojilerin savunma sanayi dışında da kullanımı için çalışan ASELSAN, ulaşım, enerji, güvenlik ve sağlık alanlarında faaliyetlerine devam ediyor. Ülkemizin teknolojide dışa bağımlılığını, savunma sanayi dışında da en aza indirmek için katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin ülkemizde üretilmesini sağlayan ASELSAN, cari açık sorununun azaltılmasına büyük katkı sağlıyor.
Yerli ve milli ürünleriyle Türkiye’nin dünyada bayrak taşıyıcısı şirketi olan ASELSAN’ın en önemli gücü sahip olduğu nitelikli insan kaynağıdır. Hacim Kamoy’un kuruluş hikayesini başlattığı ASELSAN’ın günümüzde 10 binden fazla çalışanının çok büyük kısmı mühendislerden oluşuyor.
Hacim Kamoy, Aselsan’da, Türkiye’nin çağdaş uygarlığı aşma yolunda, teknoloji ve sanayi alanında nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda çok güzel bir örnek vermiştir. Türkiye’deki karar alıcı ve uygulayıcıların, batılı örneklerin yanı sıra, kendi içimizdeki iyi örnekler ve uygulamalardan da yararlanmaları gerekiyor. Geleceğin bu deneyim ve bilgi birikimi üzerinde inşa edilmesi, gerek zaman, gerekse kaynak israfını engelleyecek, riskleri azaltacaktır.
“Millî servetin bilgisizce, yanlış kullanılmasında, milyarların, trilyonların yok olmasında en önemli faktör, yöneticilerin kendilerini yeteri kadar hazırlamamış olmaları, yeterli bilgi hazinesine ve yeteri kadar güçlü ve gelişmiş bir millî bilince sahip olmamalarıdır. Hacim Kamoy.
KAYNAK: YERLİ VE MİLLİ ÜRETİME ADANMIŞ ÖMÜRLER-4, Dr. İlhami Pektaş, ARUS Yayınları-7, 2025.