Gelecek Körlüğü

1900 yılında New York Patent Bürosu’nun müdürü, “artık icat edilecek bir şey kalmadı” diyerek istifa etmişti. Düşünün, insanlık elektriğin eşiğindeyken, yani yeni bir çağ kapıyı çalmışken… İşte tam bu noktada karşımıza çıkan şey “Parmenides Körlüğü”dür: Yarını bugünün devamı sanmak ve geleceği görememek. Oysa tarih bize gösteriyor ki en büyük devrimler, en çok “hiçbir şey olmaz” denilen zamanlarda gerçekleşmiştir.  Dün elektrikti, Uçak’tı bugün yapay zekâ ortaya çıktı… Daha neler olacak kimbilir…

Yarını tahmin etmenin en garanti yolu, onu inşa etmekten geçer… Ancak yarını merak edenin en büyük yanılgısı (Parmenides yanılgısı) gelecek körlüğüdür.

Geleceği göremeyip gerekli yatırım ve dönüşümü yapamayan şirketler batıyor. Uzağı yani geleceği göremeyen şirketler de gelecek körlüğü vardır.

1888’de ilk makaralı filmi ve bu filmle kullanılacak kamerayı icat eden Kodak’ı tanımayan pek yoktur. 20’nci yüzyılın ilk yarısında dünyada fotoğraf ve sinema filmi pazarının hakimi olan, yüzyılın son çeyreğinde diijital fotoğrafın icadına kadar, hatta neredeyse 15 yıl öncesine kadar film pazarının en büyük oyuncularından biri olan Kodak nasıl olup da iflas noktasına gelmişti. Kodak maalesef değişen pazara kendini uyduramadı, gelecek resmini iyi okuyamadı, geleceğin dijital fotoğrafta olduğunu kavrayamadı ve böylece pazarı kaybetti.

Nokia ise tam bir efsaneydi. Her çıkardığı telefon büyük sükse yaratıyor, diğer üreticileri gazete kuponuyla telefon satmaya zorluyordu. Pazar payı %90’ların üzerine kadar çıkmıştı. Nokia neredeyse sektörün tamamına hakimken 20 yıl içinde piyasadan silinmesinin en önemli nedeni Symbian işletim sisteminden Windows işletim sistemine geçilmesi ve teknolojik gelişmelerin takip edilememesi sonucu ürünlerin rakiplere göre geride kalması olarak verilebilir. Symbian açık koda sahip bir sistem değildi. Bu yüzden büyüme hızı özellikle Android’e göre çok yavaş kaldı ve sunduğu özellikler çok sınırlı kaldı. Aynı zamanda Microsoft ile işbirliğine gidilerek Windows Phone geliştirildi. Ancak bu ürünler beklenen ilgiyi görmedi.

15 yıldan uzun süre telefon piyasasının liderliğini elinde bulunduran Nokia, sektördeki değişimlere uzak kaldı. Akıllı telefon piyasasının insanlarda yarattığı ilgi ve heyecanı geç farketti. Müşterinin, rakiplerin ve piyasanın nabzını tutamamının bedelini olabilecek en ağır şekilde ödedi.

Çoğu firmanın yaptığı en büyük hataların başında hedef kitlesine kulak vermemek geliyor. Aslında Nokia zamanın diğer önemli cep telefonu üreticilerinden Blackberry, Motorola ve Ericsson’ın yaptığı hataları yaptı. Kullanıcıların ne istediğine kulak asmadı.

2007’de Apple iPhone’u çıkardı. 2007’nin sonunda, dünyada satılan tüm akıllı telefonların yarısı Nokia idi. Apple’ın  iPhone’u ise dünya pazarının yalnızca yüzde 5’ine sahipti.

Benzer nedenlerle Motorola ve Nokia’nın ardından cep telefonlarında kendine ait bir pazar oluşturan BlackBerry de satıldı. Burada geleceği görememek sorunu Analog telefonlarına yapışıp kalmayı sürdürmeli miyim, yoksa dijital cep telefonlarına mı geçmeliyim konusuydu.

En başarılı şirketler, girişimcinin tutkularıyla zamanın ruhu arasında uyum sağlandığında ortaya çıkıyor, yani “zamanın ruhuna” uyum sağlayanlar ayakta kalıyor.

Oyunun kuralları her geçen gün değişiyor, dünya hızlı bir şekilde sancılı bir değişim sürecinden geçiyor, onun için yapılması gereken tek şey, değişime ayak uydurmaktır.