ÖLÜMLÜ DÜNYA

Eninde sonunda bu çok sevdiğimiz, doyamadığımız dünya hayatı misafirliği sona erecek ve bu hayattan göç edeceğiz.

Mevlana’nın dediği gibi :

Misafirsin bu hanede ey gönül, umduğunla değil bulduğunla gül, hane sahibi ne derse o olur, ne kimseye sitem eyle, ne üzül.

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Mal da yalan, mülk de yalan var biraz da sen oyalan. Herşey gelecek ve geçecek. Ömür kısa. Şu dünyanın hiçbir şeyi ne sevinmeye değer, ne kahrolmaya. Hepimiz birer misafiriz ve vakti gelince bu Dünya’dan göç edeceğiz.

Kuran ayetlerinde; Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, oyalanma, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmaktan ibarettir. İnsanlara kadınlardan, evlatlardan, kilolarca yığılmış altın ve gümüşten, arabalar, evler, tarlalar, mallar ve mülklerden gelen zevklere aşırı düşkünlük süslü gösterildi.  Bütün bunlar dünya hayatının geçici bir metaıdır.  Dünya hayatı, çocukların oyunu, kadınların süsü gibi bir övünme; tüccarların biriktirmesi gibi bir biriktirmeden ibarettir diyor.

İnsanoğlu büyük hayaller peşinde koşar. Sürekli mal ve servet toplar; yüksek binalar, apartmanlar, villalar, köşkler, son model arabalar, yatlara sahip olmak ve onlarla yaşamak için mücadele eder.  Hâlbuki günün birinde bütün bunların bir mezar olacağını, servetlerinin yok, bunca emeklerinin zayi olacağını, dünya ile alakalı tüm dilek, temenni, arzu ve isteklerin bir gün heba olup gideceğini hiç düşünmez. Bunlar için üzülür, bunlar için yataklara düşer, hasta olur, bunlar için ailesini, kardeşini, dostunu ve tüm sevdiklerini kaybeder.

Boş şeylere üzülmek, dert etmek o kadar gereksiz ki. Şu kısa ömürde hiç birşey üzülmeye değmiyor. Hayatımızı yok olup gidecek şeyler üzerine kuruyor ve bunlara sahip olmayı, kendimize tek amaç ediniyoruz. Bir ev, bir araba için ömür tüketiyoruz. İnsanın sahip olduğu zenginlik ve servet, çocuklar ve torunlar dünya hayatının bir süsüdür. Fakat nasıl dünyanın bütün güzellikleri geçici ise bunlar da geçicidir. Eninde sonunda tüm sahip olduklarımızı bırakıp bu dünyadan gideceğiz.

Abdurrahim Karakoç’un dediği gibi;

Bir gün umut, bir gün hülyâ tükenir.
Bir gün uyku, bir gün rüyâ tükenir.
Her saat dünyaya sarılmak ne ki?
Birgün mecâl, bir gün dünya tükenir..

Zaman su gibi hızla akıp gidiyor. Takvimler değişiyor, ömürler tükeniyor. Her şey değişiyor, değişmeyen tek şey değişim.

Malım mülküm servetim, hepsi evde kaldı,
Eşim dostum akrabam, geçtiğim yolda kaldı,
Dostlarımdan birisi, benden hiç ayrılmadı,
Allah için yaptığım iyilikler bende kaldı.
Hacı Bayram Veli’nin dediği gibi malın, mülkün ve çocukların çokluğuyla öğünmek yerine, iyi ve güzel işleri çoğaltmak, insanlığa faydalı güzel işler yapmak daha önemlidir. Dünyadaki mal ve servet, insanın elindeki her şey tükenir, ama Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan güzel işlerin hayrı ve sevabı ise kalıcıdır.
İmam Gazali de bu konuda şöyle söylüyor: ‘Dünyada, kendini saraya ziyafete çağrılmış bir misafir gibi gör. Saraydaki göz kamaştırıcı şeylere gözünü dikme. Zira onların hiçbiri senin değildir. Bu sarayda daimi kalacağını düşünme, zira misafirlik bitince oradan ister istemez ayrılacaksın. Burada Dünyadaki bütün nimetlerin sadece tadımlık ve geçici olduğunu unutmamak gerektiği hatırlatılıyor.
Hayat öyle kısa ki; Tartışmalara, özür dilemelere, kıskançlıklara, Hesap sormalara, kin gütmelere, kırgınlıklara hiç zaman yok.  Sadece sevmek için ‘bir an’ var..” Kıymetini bilin.
Provası yok hayatın.
Ne yeniden yaşamak mümkün,
Ne de yaşadıklarını silebilmek.
Önemli olan gönüllere girip,
Her anını sevgiyle geçirebilmek..
Onun için bu kısa sürede kimseyi incitmeye, kırmaya, kimseye küsmeye değmez. Zaman sevdiklerine sıkı sıkı sarılma zamanı. Onlarla güzel vakit geçirme zamanı. Faydalı işler, faydalı eserler üretme zamanı. Sonsuz güzellik sadece sonsuz alemdedir. Bizim görevimiz bu geçici misafirlikte tüm yaratılanları yaratandan dolayı sevmek,  insanlara, canlılara ve tüm yaratılanlara faydalı işler, iyilikler yapmak, eserler bırakmak ve sonsuz güzellikler için çalışmaktır.
Dr.İlhami Pektaş