BU VATAN KOLAY KAZANILMADI: KURTULUŞ SAVAŞININ GİZLİ KAHRAMANLARI
Türk Ulusu’nun Kurtuluş Savaşı’nı hangi koşullar altında, ne gibi imkansızlıklar, yokluklar içinde ve hangi güçleri yenerek gerçekleştirdiğini anlamak için Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletlerin ordu, donanma ve tükenmez insan kaynaklarına karşı dört yıl süreyle Kafkasya, Çanakkale, Irak, Suriye, Galiçya, Sina gibi büyük cephelerde, ulaşım olanaksızlıkları, yokluklar içinde mücadelesini iyi incelemek gerekir. Bu savaşlarda sadece savaş sırasında değil aynı zamanda Kolera, tifüs, verem, zatürree, açlık ve daha bir çok hastalıktan da yüz binlerce insan öldü.
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya savaşından yenilerek çıktığı ve yeni Türk devletinin var olma mücadelesi verdiği bu savaşta halk topyekûn bir biçimde mücadeleye katıldı. Çünkü Balkan Savaşları ve ardından I. Dünya Savaşı’nda erkek nüfusunun önemli bir bölümü cephelerde hayatını kaybetmiş, yüz binlercesi de sakat kalmıştı. Bu durum silah ve cephane üretimi ve bunların cepheye taşınması gibi işlerde kadınların katılımını arttırdı.
Kurtuluş Savaşı kadınıyla erkeğiyle tüm bir milletin varoluş mücadelesiydi. Kadınlar sadece cephe gerisinde değil, cephede muharip olarak görev alarak Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasında rol oynadılar. Kara Fatma, Şerife Bacı, Halide Edip, Çete Ayşe, Halime Çavuş, Tayyar Rahime, Gördesli Makbule Milli Mücadelenin kadın kahramanlarından bazılarıdır.
Halide Onbaşı (Halide Edip Adıvar)
Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyet döneminin en önemli kadın edebiyatçılarından Halide Edip aynı zamanda Millî Mücadelenin kadın kahramanlarından birisidir. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında başlayan işgallere karşı düzenlenen protesto mitinglerinde önemli bir rol oynadı. İstanbul’daki mitinglerde yaptığı konuşmalar büyük bir heyecan uyandırdı. İstanbul’un işgali sonrasında İngilizler tarafından Halde Edip ve eşi Adnan Bey hakkında idam kararı verildi. Halide Edip ve eşi işgal sonrası Ankara’ya geldiler.
Ankara’da başlangıçta basın-yayın işlerinde görev aldı. Ankara Kızılay Şubesi başkanlığını yürüttü. Daha sonra savaşa fiilen katkı verme isteğini Mustafa Kemal Paşa’ya yazarak, orduda görev aldı. Cephe karargâhında görevlendirildi. Başlangıçta rütbesi onbaşıydı. Bu yüzden Onbaşı Halide unvanıyla anıldı. Yunanlıların sivil halka yaptığı baskıları incelemek üzere kurulan Tetkik-i Mezalim Komisyonu’nda görev aldı. Savaş sonrasında İstiklal Madalyasıyla taltif edildi. Kurtuluş Savaşı sırasında yaptığı gözlemlerini romanlarında işledi.
Cumhuriyet’in kurulması sonrasında Halide Edip ve eşi Adnan Adıvar, Mustafa Kemal Atatürk’le siyasi olarak ters düştüler. Eşi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kuruluşuna katıldı. Fırka katıldıktan sonra 1925 yılında yurt dışına çıkmak zorunda kaldılar. Atatürk’ün ölümünden sonra 1939’da tekrar Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesinde hocalık yaptı. 1950’de milletvekili oldu. 1964 yılında hayatını kaybetti.
Nezahat Onbaşı (Nezahat Baysel)
Albay Hafız Halit Bey, komutasındaki 70. alayla birlikte Milli Mücadele saflarına katılmış; ancak eşi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken vefat edince küçük kızı Nezahat’ı da yanında götürmek zorunda kalmıştı.
Böylece kader küçük Nezahat’ı, daha 9 yaşındayken cepheyle tanıştırmış, 12 yaşına kadar tam üç sene müddetle cephelerde bilfiil babasının yanında savaşmıştır.
Nezahat Onbaşı babasıyla birlikte, Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz Muharebelerinde yer almış ve gösterdiği kahramanlıklarla 70. alayın simgesi olmuş, alay kızlı alay diye anılmış hatta Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa’nın dikkatini çekmiştir.
Kara Fatma (Fatma Seher Erden)
Kara Fatma 1888 yılında Erzurum’da doğmuştur. Subay olan eşi Sarıkamış’ta şehit oldu. Erzurumlu Fatma Seher, Sivas Kongresi’nde, bizzat Mustafa Kemal’den aldığı görevle aktif olarak Millî Mücadele’ye katıldı. Kurtuluş Savaşı’nın en ünlü kadın savaşçılarından ve müfreze komutanı. Kadınlı erkekli 700 kişilik bir birliğe komuta etti. Afyon Dinar, Kocaeli-İznik, Sakarya-Adapazarı ve Büyük Taarruz’da üç sene savaştı. Savaş sonunda üsteğmen rütbesi ile emekli oldu.
Kara Fatma (bu ismi ona Atatürk verdi) 5 kez yaralandı. Uşak hattında General Trikopis’e esir düşüp, kaçmayı başardı. Üsteğmen rütbesiyle İstiklâl madalyası aldı ama kendine bağlanan maaşı kabul etmedi. Ödülü, “Ah şu yurt uğruna gaza etmenin tadını tatmak yok mu” cümlesindeki vatan aşkı olan bu kahraman kadın, göğsünde Bursa-İznik cephesinden hatıra şarapnel parçaları ve kırmızı şeritli madalyasıyla 2 Temmuz 1955 tarihinde İstanbul’da Darülaceze’de yoksulluk içinde hayatını kaybetti.
Tayyar Rahmiye:
Osmaniye’nin Raziyeler köyünden Rahmiye Hatun, Fransızlar’ın işkencelerine tanık olunca Kuvayı Milliye’ye katıldı. Hasanbeyli civarında girilen çarpışmalarda birliği, Fransızlar’dan 80 tüfek ve 2 makinalı tüfek ele geçirdi. Bu çatışmada şehit düşen ve ateş hattında kalan iki arkadaşını almaya kimse yanaşmadı. İleri atılarak şehitleri çekip aldı. Bu kahramanlığından sonra ona Tayyar (Uçan) namı verildi. Fransız tümenine saldırırken kapıya on adım kala şehit oldu.
Gördesli Makbule:
Milli Mücadelenin kadın kahramanları arasında şehit düşenlerden bir diğeri Gördesli Makbule’dir. Batı cephesinde savaşmıştır. 1902 yılında Gördes’te doğdu. Batı Anadolu’da Yunan işgalinin başlamasıyla eşi Halil Efe’yle birlikte “Kuvayı Milliye”ye katıldı. Gördesli Makbule Kurtuluş Savaşına katıldığında 19 yaşındaydı. Kocasıyla birlikte Gördes-Sungurlu-Akhisar bölgesinde Yunanlılarla mücadele etti. Gördesli Makbule 17 Mart 1922’de Kocayayla mevkiinde çıkan çatışmada şehit oldu. 12. Müfreze Komutanı Halil Efe de iki ay sonra şehit oldu.
Binbaşı Emir Ayşe:
Kafkas cephesinde ölen eşinin intikamını almak için Yörük Ali çetesine katıldı. 5 çocuğu vardı. Yunanlılar’a karşı yapılan bütün taarruzlarda yer aldı. Sakarya Savaşı’nda kasığından yaralandı, iyileşip tekrar cepheye döndü. Büyük oğlu Demirci’de, küçük oğlu 2. İnonü’de şehit düştü. İzmir’e giren kıtalar arasında seyir halindeyken bir misket parçasıyla bacağından yaralanıp sakatlandı. Türk Kurtuluş Savaşı’nın kadın zeybeklerindendi.
Şerife Bacı
Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan Anadolu’ya gizlice sevk edilen silah ve cephane savaşta çok önemli bir rol oynamıştır. Bu cephane deniz yoluyla Batı Karadeniz limanlarına getiriliyor, oradan Ankara’ya sevk ediliyordu. En yoğun olarak İnebolu limanı kullanılmıştır. Deniz yoluyla getirilen mühimmat İnebolu-Kastamonu-Ankara güzergahında taşınmıştır. Bu taşımanın büyük bir kısmı kağnılarla yapılıyordu ve bu işte asıl rolü kadınlar oynuyordu.
Bu analardan bir tanesi Kastamonu’nun Seydiler ilçesinden Şerife Bacı’dır. İnebolu’dan Kastamonu’ya küçük kızıyla birlikte kağnıyla cephane taşırken soğuktan donarak şehit olmuştur. Anlatılanlara göre, Şerife Bacı yanında bulunan ince bir yorganı kendisini ısıtmak için değil, cephaneyi korumak için kullanmıştır. Kağnıyı bulanlar yorgan altında hayatta kalmayı başaran bebeğini kurtarmışlardır.
Satı Çırpan
Kurtuluş Savaşı sırasında cepheye silah taşıyarak mücadeleye yardımcı olan Satı Çırpan, savaş öncesinde çiftçilik yapıyordu. Savaştan sonra köyünün muhtarlığını yapan Satı Çırpan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren ilk kadın milletvekillerinden biriydi.
Halime Çavuş
Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı. Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedi.
Yörük Ali
Yörük Ali Efe ve arkadaşları düşman işgalinden rahatsızdı. Tam da o sırada Çine’de bulunan 57. Tümen’in önde gelen subayları yerel bir direniş örgütü oluşturmaya çalışıyordu. Yörük Ali Efe ve arkadaşları için bu, beklenen fırsattı. Böylece hep birlikte Millî Mücadeleye katıldılar. Yunan işgali altında olan Aydın’da, Malgaç Baskını ile düşmana ilk darbeyi vuran ve bölgedeki istiklal mücadelesini başlatan efe olmuştur.
Yörük Ali Efe, düzenli orduya geçilmesi ile beraber “Milis Albayı” rütbesi ile Batı Cephesi’ne dahil oldu. Kurduğu Milli Aydın Alayı, Batı Cephesi içinde 37. Piyade Alayı adını alarak yoluna devam etti. Alay, Aydın’ın yeniden düşmandan temizlenmesinde büyük yararlılık gösterdi.
Alçak gönüllüğü ile halkın sevgisini kazanan ve “Efelerin Efesi” türküsüyle anılan kahramanın evi de Kültür Bakanlığı tarafından Yörük Ali Efe Müzesi adıyla ziyaretçilere açılmıştır.
Şahin Bey
Asıl adı Mehmet Sait olan Şahin Bey, Fransız işgal kuvvetlerine erzak taşıyan yüz elli arabalık konvoyu bozguna uğratarak Antep’in kurtuluş mücadelesi başlatmış ve “Düşman cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez!” sözüyle tarihe geçmişti.
Sütçü imam
Kahramanmaraş’ta süt satarak ve imamlık yaparak geçimini sağladığı için asıl adı olan Ali yerine Sütçü İmam olarak tanınmıştır. Düşman askerlerinin 3 Türk kadınına saldırıp peçelerini açmak istemeleri üzerine düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, Kahramanmaraş’taki Kurtuluş hareketini başlatmıştır.
Kılavuz Hatice:
1920’de Çukurova, Pozantı’ya çıkmayı başaran Menil komutasındaki 800 kişilik Fransız birliği, 44 Yörük köylüsü tarafından pusuya düşürülerek etkisiz hale getirildi. Pozantılı köylü Hasan Ağa’nın kızı olan Hatice Hatun, Fransızlar’a kılavuzluk yapmayı kabul etti. Gece karanlığında onları Kar Boğazı’na soktu ve Kuvayı Milliyeciler’i haberdar etti. 800’ü aşan mevcuttan 200’ü savaş dışı kaldı, 550’si esir alındı ve teslim anlaşması yapıldı.