KENDİNİ BİLMEK
Dinlerin, felsefelerin, Doğu ve Batı ezoterik çalışmalarının ortaklaşa amacı tek bir noktada, KENDİNİ BİLMEK’te yoğunlaşır. Bu noktaya ulaşmanın yöntem ve şartlarını kendi görüş ve anlayışlarına göre önerirler. Teolojik ve felsefî doktrinler arasında insanın “kendini bilmesi” sorunu sık sık ifade edilmekle beraber, nazari iman ve kuşkucu aklın çoğu kez boşa dönen dişlileri arasında bu noktaya gerektiği kadar önem verilmemiştir. İnsanın kendini tanıması, bu yolda objektif bir bilgiye ulaşması çok çaba ve çalışma isteyen, zahmetli bir iştir.
Kendini bilmek ya da tanımak, insanın değişmesi zorunluluğunun doğal bir uzantısıdır. Değişmek, uyanmak, şuurlanmak için “fazlalıkları” terk etmek içsel bir mücadeleye girişmek, özdeşleşmeyi kolaylaştıran bağımlılıklardan soyunmak şarttır. Üstün çaba gösterilmeden, kendi üzerinde çalışmadan değişmek, uyanmak, şuurlanmak mümkün değildir. Bütün ezoterik çalışmaların, inisiyatik öğretilerin temeli TERK’e dayanır.
İnsan, her yanı “fazlalıklarla” çevrili ve çeşitli putların isteklerini yerine getirmek durumunda olduğunu bilmeden mahpusluktan kurtarılamaz. İnsan özgür olmadığını anlamazsa hapishanesinden çıkamaz. Özgür hâle gelmek için İç Özgürlüğü elde etmelidir. İnsanın uğrunda mücadele ederek kazanması gereken şey özgürlüktür.
İnsanın iç özgürlüğü elde etme yoluna girmesi “terk etme”ye hazır hale gelmesine bağlıdır. Herhangi bir şeyi kaybetmekten korkmayan, kaybedilecek bir şeyi olmadığının şuuruna varan kimse, bu şekilde her şeyi kazanır.
Sonsuz tekamül yolculuğunun başında varlıkların üç ana gayesi vardır:
– Kendini Bilmek,
– Rabbini Bilmek,
– Tekamül Etmek.
İnsanlığın içinde bulunduğu şuursuz, otomatik, uykuda vazife aşamasının sonunda güneş gibi ortaya çıkacak olan uyanmak, “Kıyam Etmek”, “Kendini Bilmek”, şuurlu vazife hayatının, Dünya realitesinin en yüce mertebesidir.