HIZLI TRENLERDE İNOVASYON NASIL BAŞLADI
1990’larda Japon mühendisler beklenmedik bir sorunla karşı karşıya kaldı:
Yüksek hızlı tren Shinkansen tünellere giriş ve çıkış yaparken sağır edici bir ses patlaması yaratıyordu.
Sebebi? Trenin arkasında biriken ve tünelden çıkarken ses şoku olarak patlayan dev bir hava dalgasıydı.
Çözüm tamamen farklı bir dünyadan geldi – doğadan.
Bir mühendis, su sıçraması olmadan şaşırtıcı bir hızla suya dalan kral balıkçıyı hatırladı. Teknik bilgilerini ve çalışmalarını atölyede değil su kenarlarında yapmaya başladı. Balıkçıl kuşunun mükemmel, aerodinamik şeklinden ilham alan trenin ön kısmı yeniden tasarlandı. Daha ince, daha uzun, daha uyumlu.
Sonuç etkileyiciydi:
Gürültü kayboldu, sürüş sessizleşti ve enerji tüketimi %15 düştü.
Bu keşif sadece teknik ilerlemeden daha da fazlasıydı.
Doğanın gelmiş geçmiş en iyi mühendis olduğunun bir kanıtıydı.
Bu ilkte değildi.
Hayvanlardan ilham alınan teknoloji, Biyomimikri. Bu alanda yarasa sonarından ilham alan radar, sivrisinek iğnesi prensibine dayalı daha az acı veren iğneler, köpekbalığı derisinin yapısından esinlenen antibakteriyel yüzeyler, midyelerin yapışkan özelliğinden yararlanılarak geliştirilen suya dayanıklı yapıştırıcılar ve örümcek ağının dayanıklılığından esinlenerek üretilen Kevlar gibi pek yüzlerce örnek bulunmaktadır.
Kuşkusuz doğada hiçbir şey tesadüf olarak oluşmamıştır ve bir mimarı vardır.