DİNLEMEK
Evet, dinlemek sorunların üstesinden gelebilecek, özümüzde var olan ama birçok sebeplerden dolayı yitirdiğimiz yeteneklerden biridir bize göre. Dinlemek işitmek olarak anlaşılmasın, bahsettiğimiz işitmenin ötesine geçerek duyulanı anlamaya çalışmaktır. Karşı tarafa “beni dinle” dediğimizde “söylediklerimi anla, beni anla” demek isteriz aslında. Yani dinlemenin temelinde anlamak vardır.
Maalesef aşırı düşünce yoğunluğundan, düşüncelerimizin önem sıralamasını yapamadığımızdan, karşımızdaki insanın konuşmalarına değer vermediğimizden dolayı, dinlememe problemleri günümüz toplumunda bir hayli artmış durumda. Bu sorun haliyle karşımızdaki insanın bizim hakkımızdaki düşüncelerini de olumsuz yönde etkiliyor. Kavgalara, kırgınlıklara hatta boşanmalara bile neden olmakta.
Dinlemekteki asıl amaç anlamak iken diğer yeteneklerimiz gibi bunu da kaybediyoruz. Deneyimlerimiz ve bize öğretilenlerin sonucunda asıl maksadımızdan kopup farklı amaçlarla dinlemeye başlıyoruz karşımızdakini. Görünüşte dinler gibi yapıp aklımız kendi içimizdeki sorunlarla savaşıyor yahut söylenen her sözü üstümüze alınıp acaba ne cevap veriyim gibi kendimizi savunmaya geçecek sözler aramakla meşgul oluyoruz veya karşımızdakinin yanlışını bulmaya çalışıyoruz. Bu gibi sebeplerden dinler gibi görünüp dinlemiyoruz aslında.
Madem ki şikayetçiyiz kavgalardan o zaman kaybettiğimiz yeteneğimizi tekrar kazanmak için uğraşmalıyız. Egomuzdan kaynaklanan gereksinimlerimizin karşılanması için oluşturduğumuz niyetlerden sıyrılıp, kendimizi karşı tarafı dinlemeye odakladığımızda yani söylediklerini bir resim gibi kafamızda canlandırdığımızda, iletişim uzmanlarının “aktif dinleme” diye adlandırdığı dinlemedeki davranışlar (başını anladığını göstermek için sallama, anladığının veya anlamak istediğinin geri bildirimini yapma) kendiliğinden ortaya çıkar ve böylece dinlemedeki asıl amaca ulaşmış oluruz.