BU VATAN KOLAY KAZANILNADI: TÜRK KADINININ KAHRAMANLIK SİMGESİ NENE HATUN
Osmanlı tarihinin önemli savaşlarından “93 Harbi” diye adlandırılan 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında genç yaşta gösterdiği büyük kahramanlıkla simge haline gelen Nene Hatun, Erzurum kent merkezine 25 kilometre mesafede yer alan Çeperli köyünde doğdu. 16 yaşındayken Erzurumlu Mehmed Efendi ile evlenerek Erzurum Taşmescit Mahallesi’ne gelin gitti.
Nene Hatun, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına 22 yaşında gencecik bir anne olmasına rağmen “Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar.” diyerek bebeğini beşikte bırakıp Erzurum halkıyla cepheye koştu.
Genç yaşta gösterdiği büyük kahramanlıkla gönüllerde taht kuran ve Türk kadınının kahramanlığının simgesi olan Nene Hatun’un bugün de dillerden düşmeyen bu cesareti nesilden nesle aktarılıyor.
Osmanlı tarihinin en önemli savaşlarından 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı, Osmanlı açısından büyük bir mağlubiyetle sonuçlanmıştı. 1877 yılında 8 Kasım’ı 9 Kasım’a bağlayan gece, bölge halkından Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri Erzurum’un Aziziye Tabyası’na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini uykuda yakalayıp kılıçtan geçirdiler. Bu sırada arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Kurtulan bir er haberi Erzurumlulara ulaştırdı.
1877 Kasım ayında Nene henüz birkaç aylık çocuğunun annesi, 22 yaşında genç bir kadındı. Rusya ile Türkiye harp halinde idiler. Şehirde bulunan az sayıda Türk kuvvetleri son bir gayretle tutunmaya çalışıyorlardı. Şehir sakinleri Türk kumandanına gitmişler ve ileri gelenleri vasıtasıyla şehirde bulunan kadın erkek genç ihtiyar herkesin istilacıları imha etmek için bir gece baskını konusunda kendisine yardıma hazır olduklarını söylediler.
Komşuları, Nene Hatun’a bu baskına katılmamasını söylediler çünkü onun yeri bebeğinin yanıydı. Nene Hatun, ‘hayır’ diye cevap vermişti. ‘Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar. Ben de onu Allah’a emanet edip sizinle baskına iştirak edeceğim.’ O gece erkekler kadınlar ve hatta çocuklar tırpan, bıçak ve sopalarla silahlanıp Rus kuvvetlerine hücum etmek için askere katıldılar.
Erzurumlular, yaşlarına , kadın erkek olmalarına bakmadan silaha sarıldılar. Ellerine Tüfek, tırpan, satır, sopa, balta ne geçirdilerse, toplandılar. Nene Hatun da bu kafileye satırla karıştı. Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası’na girdiler. Rus ordusunun baskınla aldığı kent merkezi yakınındaki Aziziye Tabyaları, Erzurum halkının da yardımıyla yapılan karşı baskınla Ruslardan geri alındı.
Erzurum’daki Aziziye Tabyası’nın savunulmasında kahramanca çalışarak adını tarihe yazdıran Nene Hatun Aziziye savunmasına 20 yaşlarında genç bir gelinken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katıldı. Nene Hatun’un dördü erkek (Yusuf, Nazım, Abdurrahman ve Musa), ikisi kız (Asime ve Nevriye) olmak üzere altı çocuğu olmuştur. Oğullarından ikisi I. Dünya savaşında şehit oldu.
Erzurum’un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı.
1952 yılında Dönemin NATO Orduları Başkomutanı Amerikalı General Matthew Ridgway’in Erzurum’da Nene Hatun’u cesaretinden dolayı ziyaret ederek elini öpmesi, kahraman Türk kadınının vatanı için tüm fedakarlığı yapabileceğini gösteren Nene Hatun isminin çok daha fazla tanınıp bilinmesini sağladı.
1952 yılında 30 Ağustos Zaferi kutlamalarında kendisine “3. Ordunun Nenesi” unvanı verildi. Türk Kadınlar Birliği tarafından ölümünden birkaç ay önce yılın annesi seçildi.
Nene Hatun, 98 sene yaşadığı Erzurum’da 22 Mayıs 1955’de zatürre hastalığından dolayı 98 yaşında vefat etti ve kurtuluş mücadelesini verdiği Aziziye Tabyası’na defnedildi.
Kaynak: Anadolu Ajansı, 22.05.2019.