BU VATAN KOLAY KAZANILMADI: Mezar taşı olmayan bir kahraman Yüzbaşı Yusuf Kenan
Hayat bazen böyledir, bulutlar gölgelenir, gökyüzü ışığını saklar ve bir karartı gelir parlayan o güneşin önünde durur. Bulutlar geçtikten sonra adı yine ve yeniden söylenir. Mutlak bir gölge düşmez bazı isimlerin üstüne. Anlatıldıkça parlayacaktır ki, top atışlarıyla şehit edildiğinde 34 yaşındaydı. Çanakkale Kara Muharebeleri’nin seyrini değiştirecek hamleler yapmış gözü pek bir kahraman olarak tarih kayıtlarına geçse de, mezar taşı bile olmadı. İsimsiz kahramanlar ordusunun en yiğit komutanlarından, adıyla da müsemma: Yusuf Kenan. Pilot Yüzbaşı. Göklerde kartal, cephelerde gözü kara.
Şehit olduğunda 34 yaşındaydı. Kısa gibi görünen çok uzun bir hayat. Uzun, yorgun ve daima puslu. Güneş hep uzakta. Memleketin selameti için, cepheden cepheye yetişmeye çalışarak geçen bir ömrün ardından, evet dağılmış bir imparatorluğun son muhafızlarından. 1902 yılında mezun olduğu Harbiye’nin kapısından üniformasıyla çıktığı günden beri, hiç durmadan çarpışarak, payına düşenleri toplayarak; barut, kan, kin, toz toprak. Tespih taneleri gibi dağılmış o ülkenin peşinde. Hayat kocaman bir cephe hattı gibi uzanıyor gözlerinde. Trablusgarp savunmasında, Balkan Harbi’nde, Gelibolu Cephesi’nde hep en önde.
1879 Edirne doğumlu. 23 yaşında iyi eğitimli, çakı gibi Osmanlı subayı. Kalpağı ve pos bıyıklarıyla bir Türk bahadırı. Gözleri çakmak çakmak. Memleketin zor günleri. Zehra Hanım’la yaptığı evlilik ve geride bıraktığı eşine, çocuklarına hasret bir ömür. Adı tarihe yazılırken aklında her daim ailesi, kalbinde kızlarının nefesi.
O ölümsüz imza
Şehit olduğunda 34 yaşındaydı. Seddülbahir’in muhafızı Yusuf Kenan. Ardında 27 yaşındaki eşi Zehra Hanım ve kundaktaki kızları Rüçhan ile Müjgan’ı bıraktı. Yüz yıl sonra bile unutulmayacak adını bir de şöyle yazmıştı eşine: “Ruhum, vatanımızın milletimizin geçirdiği şu felaket zamanı hangi mümini kederlendirmemiştir ki, ben de o milletin ferdi olduğum için bu büyük felakete iştirak etmeyeyim. Zehracığım ne yapayım? Vatanın bölündüğünü görürken, kalbim çırpınıyor, yüreğim tıpırdıyor. Zira saadet hâli ile yaşamamız ancak vatanın selametiyle kaim olacaktır.”