ABD ORTADOĞU’DA NE YAPMAK İSTİYOR
Ortadoğu; petrol ve doğalgaz zengini ülkelerin yer aldığı ve 400 milyon insanın yaşadığı önemli bir bölgedir. Sanayileşmiş ülkelerin petrol ihtiyacını karşılayan bu bölge başta Avrupa, Çin ve Amerika olmak üzere petrole bağımlı devletlerin önümüzdeki yüzyıllar boyunca da vazgeçemeyeceği konumdadır. Bu nedenle Ortadoğu, ekonomik, stratejik, siyasi anlamda Amerikan hükümetlerinin asla vazgeçemeyeceği bir bölge konumundadır.
Diğer taraftan ABD’nin Orta Doğu politikasında İsrail’in varlığı ve bölgedeki çıkarları da asla göz ardı edilemez. 1922 Amerikan Kongresi karar bildirgesinde “ABD, Filistin’de Yahudilere milli yurt kurulması taraftarıdır.” kararı yer almaktadır. Fakat ABD’nin desteğinin artması 1967 yılından sonradır. Çünkü Orta Doğu’da Yahudilerin varlığı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra devlet kurmaları bizzat ABD’nin bölgesel çıkarlarına ve stratejilerine uygun olarak Orta Doğu politikasında İsrail’i neredeyse merkezine koymuştur. Ortadoğu’da dengeleri değiştirmek isteyenlerin başında İsrail ve onun ABD’deki lobisi geliyor. 2010’dan bu yana bölgede yaşananlar İsrail’e geniş bir manevra alanı ve tarihinde hiç görmediği bir konfor sağladı. İsrail, sessiz sedasız işgal siyasetini sürdürdü ve yayılmacı emellerini hayata geçirdi. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul ettiğini ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını açıklaması da Ortadoğu’da gerginliği had safhaya taşıdı. Nitekim İsrail, bu kararı önemli bir kazanım olarak gördü ve karar sonrasında agresif adımlar atmaya, Filistinlilere daha çok zulmetmeye başladı. İsrail, ayrıca uzun süredir Ortadoğu’da devletlerinin bölünmesi, bölgede birçok küçük ve birbiriyle kavgalı devletin ortaya çıkması ve Kürt devleti kurulması için çalışıyor.
2010 sonrasında Türkiye’nin önünde iki seçenek vardı. Ya kayıtsız şartsız ABD’nin Ortadoğu siyasetine destek verecekti yahut kendi politikasını hayata geçirmeye çalışacak, bu çerçevede mikro ittifak ve işbirliklerine girecekti. Türkiye, ikincisini tercih etti ve Suriye’de ABD ve Türkiye politikaları arasındaki makas kapanmayacak şekilde daha da açıldı.
Bizim stratejik müttefikimiz olarak görünen ABD, Kuzey Suriye’de YPG/PKK’ya on binlerce tır dolusu silah ve mühimmat veriyor. Neden acaba, amacı nedir? Eski stratejik müttefikimiz yeni hasmımız ABD’nin genelde Ortadoğu’da özelde ise Suriye’de ne yapmayı istediğini anlamaya çalışmak hayati derecede önem arz ediyor.
DEAŞ ile mücadeleyi gerekçe göstererek 2015’ten bu yana YPG/PKK’ya askeri destek veren ABD’nin Suriye’de halen 18 üs ve askeri noktada 2 bin civarı personeli bulunuyor. Amerika desteği ile Mart 2016’da “Suriye Kürdistanı Federasyonu”u ilan edildi. Böylece, 2005 Anayasası ile Irak’ta Kürt federe yapısı tesis edildikten sonra, Suriye’de de Kürt federe yapısının zemini oluşturuldu. Irak’tan sonra Suriye’de de Kürt merkezli federe yapıların oluşturulmasının altında federe bölgelerin birleştirilerek ileride Kürt devleti kurulması projesi yatıyor.
Rusya’nın Suriye’ye doğrudan müdahil olması, İran ve Türkiye’nin de bölgede nüfuzunu artırması karşısında ABD, dikkatini iki bölgeye yoğunlaştırdı. Bu bölgeler özellikle Fırat’ın ve Suriye’nin güneyinde İsrail’in güvenliği ile ilgili bölgeler. Tabii buna bir de ülkenin kuzeydoğusu ile Deyrizor bölgesinde çıkarılan ve Suriye ekonomisi açısından yaşamsal öneme sahip petrol üretimini de eklemek gerekir. Fırat’ın doğusunu ekonomik olarak batısından ayırdığınızda, bu siyasi açıdan da Suriye’yi böleceğiniz anlamına geliyorki ABD bunu bilinçli ve kasten yapmaktadır.
ABD’nin PYD/YPG’ye destek vermesinin tek sebebi bağımsız ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden bir Türkiye’den rahatsız olması, Türkiye ve İran’a karşı Fırat’ın doğusundaki Arap bölgelerini PYD/YPG’nin örgütlü yapısıyla birleştirip bu bölgede kendi nüfuzunu sağlamak istemesidir. Böylece Rusya’yı dengeleyebileceği gibi, İsrail’i tehdit eden İran’ı da caydırabilecektir.
Bunun bölgedeki en önemli müttefiklerinden Türkiye’yi kendinden uzaklaştırabileceğinin bilincinde olan ABD, İran antipatisi olan Suudi Arabistan’ı İsrail ile anlaştırmak suretiyle, dengeleri bozma yoluna gitmiştir. İsrail’in korunması ve petrol kaynaklarının hakimiyeti ABD’nin önceliklerinin başında gelmektedir.
Suriye’de terör örgütü PKK/YPG’nin işgalindeki bölgelerde varlık gösteren ABD güçleri, terör örgütüne silahlı eğitim desteği vermeye devam ediyor. Fransa ve bazı Avrupa ülkeleri de PYD/YPG ile işbirliği yapıyor. Terör örgütünün Suriye ayağına verilen bu destekler ve ağır silahların namluları Türkiye’ye dönük oldukça Türkiye ülkesini korumak için her zaman müdafaa hakkını kullanacaktır.
Maalesef son günlerde hem Suriye’nin kuzeyi hem de güneyinde ve Filistin’de gördüğümüz aşırı hareketlilik vekâlet savaşlarını bir konvansiyonel savaşı doğurma eğilimine yönlendirmiştir.
Türkiye, Esad rejimi ile en kısa zamanda anlaşarak, bölgede barış ve istikrarın korunmasında Suriye’yi desteklemelidir. Böyle bir adım köklü bir oyun değiştirici etki yaratacak ve ABD’nin Suriye’deki planlarını da akamete uğratacaktır.