BEN SENİNLEYDİM SEN KİMİNLEYDİN ?
Muhyiddin-i Arabi vefat ettiği vakit sorguya inen melekler kendilerine ”Sen kimsin, rabbin kim? Nebin kim? Dinin ne? Kitabın ne? Kıblen neresi?” vb. diye sormaktadırlar. Muhyiddin ibn-i Arabi de Meleklere şunu söyler :
”Biz bizimle biz deydik, biz bizimle bize geldik, biz bizimle bizdeyken, bizi bizden mi sorarlar?
Mana aleminde kuvvetli ve büyük zatlardan olan ve kendisinin yaradan’a, yaradanın da kendisine olan yakınlığından bahsetmek adına bu kelamları dile döker. Bunu manen gören veliullah’tan bazı değerli kimseler buna şahit olmuş ve zahir aleme yansıtmışlardır. Yani dile getirip aktarmış ve kitaplarında da kaleme almışlardır…
Başka bir hikayede de :
Bir vâiz, kürsüde âhiret ahvâlini anlatmaktaydı. Cemaatin arasında Şeyh Şiblî Hazretleri de vardı. Vâiz efendi, Cenâb-ı Hakk’ın âhirette soracağı suallerden bahsederek;
“–İlmini nerede kullandın, sorulacak! Malını-mülkünü nereden kazanıp nereye harcadın, sorulacak! Ömrünü nasıl geçirdin, sorulacak! İbâdetlerin ne durumda, sorulacak! Harama-helâle dikkat ettin mi, sorulacak!..”
Bunların ardından; “Şunlar şunlar da sorulacak!..” diye, hepsi de son derece mühim olan pek çok husus saydı. Fakat bu kadar tafsîlâtlı îzâha rağmen, meselenin özüne dikkat çekilmemesi üzerine, Şiblî Hazretleri yumuşak bir üslûpla vâize seslendi:
“–Ey vâiz efendi! Suallerin en mühimlerinden birini unuttun! Allah Teâlâ kısaca şunu soracak:
«Ey kulum! Ben seninleydim, sana şahdamarından daha yakındım; Sen kiminleydin?!.»