EVİNİZE SOKMAYIN
1. Kimsenin yaşam tarzınızı eleştirmesine izin vermeyin.
Eviniz düzenli mi, yoksa oyuncaklarla dolu mu?
Akşam yemeğiniz lüks bir tabak mı yoksa basit bir çorba mı?
Bunlar kimseyi ilgilendirmez.
Yaşam şekliniz yalnızca size aittir.

Gerçek misafir huzur getirir, fırtına değil.
Ağzında zehir taşıyan biri, o zehri kapınızın dışında bırakmayı bilmelidir.

Sizin faturalarınızı ödemeyen, sizin savaşlarınızı vermeyen insanlar, hayatınıza dair söz hakkına da sahip değildir.

“Falanca bunu aldı, şu şunu başardı” cümleleri zehirli bir oyundur.
Cevabınız net olmalı:
“Onun için sevindim, ama ben kendi yolumdan gidiyorum.”

Şükran bedava bir erdemdir.
Yemeğinizi yiyip suratını asan birine ikinci tabak borçlu değilsiniz.

Dinlemek nezakettir.
Ama biri size sürekli içini döküp, sizin hâlinizi hiç sormuyorsa, bu artık istismardır.

Bugün başkalarını konuşan, yarın sizi konuşur.

Borç ödediniz mi?
Çocuklarınızı tek başınıza büyüttünüz mü?
Zorluklara rağmen hâlâ ayakta mısınız?
Bu küçümsenecek değil, kutlanacak şeylerdir. Alkışlamıyorlarsa, bari sessiz kalsınlar.

Güven, nezaketsizliğe ruhsat değildir.

Sizin kurallarınızı, sınırlarınızı hiçe sayan biri, yolunu kapıya kadar bulmalı.
Unutmayın:
Saygı dilenmez, talep edilir.
Eviniz, başkalarının öfkesini boşalttığı bir çöplük değildir.
Orası sizin sığınağınız, kutsal alanınız, huzur bulduğunuz yerdir.
Gerçek temizlik bazen yerleri silmekten değil, hayatınıza uygun olmayan insanları kapının dışında bırakmaktan geçer.
Çünkü evinizi korumak aslında kendinizi korumaktır.