Eski zamanlarda yoksul bir adamın kerpiçten yapılmış harap bir evi vardı. Kendi anlayışına göre inanmış bir adamdı. Bir gün oturup eviyle pazarlık etti:
“Biliyorum, bir gün yıkılacaksın. Ama ne olur bana haber vermeden önce yıkılma, der. Hikaye bu ya ev dile gelir, adamın isteğini kabul eder.
Gel zaman git zaman, tavana doğru bir yerden evin duvarı çatlar. Adam hemen bir miktar çamur hazırlar ve çatlayan yeri sıvayla kapatır. Bir süre sonra başka bir yerde çatlak oluşur, adam orayı da sıvar. Üçüncü, dördüncü derken adam her defasında çamur sıvayarak meseleyi hallettiğini düşünür. Derken bir gün aniden ev çöker ve tamamen yıkılır.
Adam çok üzülür, enkaza karşı seslenir: “Ey evim hani seninle sözleşmiştik, bana haber vermeden yıkılmayacaktın, neden sözünde durmadın?”
Evin enkazından cevap gelir: “Ben herzaman haber verip seni uyardım. Ama ne zaman ağzımı açsam, sen bir avuç çamurla gelip benim ağzımı tıkadın!”