PÜF NOKTASI
Ahi Evran zamanında, çırak ustasından onay ( icazet ) alır ve ancak o zaman ayrılıp kendi dükkânını açabilir. Orta Anadolu’ da bir camcı ustası vardır. Ahilik yapar Zamanı gelen eski çıraklarına ” Sen usta oldun ” der ve el verir, uğurlar. Böylece eski çırak artık yeni bir usta olmuştur.
Günlerden bir gün çıraklardan birisi ustanın el vermesini bekleyemez. Ayrılacağını, onay ve el vermesini ister. Ustası da daha olmadığı nedeniyle izin veremeyeceğini söyler.
Çırak nesinin olmadığını sorar;
– ” İşin en önemli kısmını, yani püf noktasını bilmiyorsun ” der. Çırak dinlemez, başka bir şehre gider ve dükkanını açar. Dikiş tutturamaz Yaptığı bütün cam işleri, biblolar, her şey bir müddet sonra çatlar. Esnaf ve halk tarafından ayıplanan çırak, bir yıl sonra iflas etmiş halde ustasının yanına döner. Elini öper, ben ettim sen etme der. Ustası da olana kadar yanında çalışması gerektiğini söyler. Sonunda bir gün usta çırağına müjdeyi verir. Usta olduğunu, el vereceğini söyler. Ayrılmadan önce ustası onu karanlık odaya sokar. İzin almadan girilmeyen bu odaya daha önce hiç girmemiştir. Yeni bitmiş, sıcak ürünler odanın bir kenarında durmaktadır.
Tavanda ise küçük bir delikten güneş ışığı huzmesi gelmektedir. Usta sıcak bir parça alır, ışığa tutar, evirir çevirir. Bakar ki camın bir yerinde gözle görülemeyecek kadar küçük bir hava kabarcığı bulunmaktadır. Püf yaparak üfler ve kabarcık kaybolur. Parçayı çırağa uzatır, ayrı koymasını, soğumaya bırakmasını söyler. Daha sonra çırak üflemeye başlar. Çatlamaya bu küçük kabarcıkların neden olduğunu artık anlamıştır.
Artık nasıl üfleneceğini, neresinin püfleneceğini iyice öğrenmiştir. Daha sonra helâlleşirler ve püf noktasının önemini kavramış çiçeği burnunda bir usta olarak yoluna devam eder ve yeni dükkanını açar.
Her işin ve her şeyin bir püf noktası vardır. Bunu öğrenmeden usta olunmaz.
İlhami Pektaş