BAŞIMIZA HER NE GELİRSE CEHALETTEN GELİR – Dr. İlhami Pektaş.
Bilmeyen, iş bilmez, bilgisiz, tecrübesiz anlamlarına gelen ve halk arasında yol yordam, ilim irfandan haberdar olmayan, eğitimli olsa bile yanlış bildikleri ve inandıklarını, gerçek doğrular karşısında inatla savunan kimselere cahil, içinde bulunduğu hâle de cehalet denir. Ayrıca cehalet, eğitim, bilim ve yeniliklerin karşısında olmak, bilmemek, araştırmamak, körü kürüne inanmak manasını da taşır.
Cahil bilime ve yeniliklere karşıdır. Nedenini sormaz, araştırmaz, okumaz. Arzu ve istekleri onun akıl ve inançlarını köreltmiş, at gözlüğü ile peşinde koşturmaktadır. Kolaycıdır. Ter dökmeden her sonuca kolayca ulaşmak çabasındadır. Çabuk dolduruşa gelir. Hoşgörüsüzdür. Kendi fikir ve davranışına aykırı her şeyin yanlış ve yok edilmesi gerektiğine inanır. Kendisine alternatif olanlara ve doğrulara tahammülü yoktur. Kırıcıdır, Kavgacıdır, Suçlayıcıdır, İftiracıdır, eleştiriye kesinlikle dayanamaz. Sadece kendi menfaatlerini düşünür ve bunun için de her şeyi göze alabilir. Bu özellikle sahip kişi, aile, şirket, toplum ve ülkeler başkaları tarafından kolayca yönetilmekte ve sömürülmektedir.
Bugün Dünyada bulunan 1.6 milyar Müslüman nüfusunun geri kalmışlığının tek nedeni de cehalettir. Halbuki İslam, bir ilim ve irfan dinidir. Öğrenmeye, öğretmeye, üretmeye, incelemeye ve araştırmaya büyük önem vermiştir. Bilindiği gibi dinimizde ilk emir Oku olarak gelmiştir.
Bugün biz Müslüman toplumların en büyük sıkıntısı hiç kuşkusuz içinde bulunduğumuz cehaletten kaynaklanmaktadır. Buna örnek olarak Irak, Suriye, Mısır, Afganistan, Libya, İran, diğer Afrika ülkeleri verilebilir. Bugün Ortadoğuda ve diğer müslüman ülkelerde yaşanan iç savaşların tek nedeni de budur.
Müslümanlığın ilk yıllarında Cahiliye Devrini ortadan kaldırıp, sona erdiren İslam dini şimdi adeta kendisi bir cahiliye devri yaşamaktadır. Dinimizin temelini teşkil eden “OKUMAK” bizler için adeta yabancı bir terimdir.
Peki niçin bu haldeyiz? Niçin dinimizde Kur’an-ı Kerimle gelen ilk emir OKU olduğu halde, İlim Çin’de bile olsa gidin öğrenin denildiği halde ve ilim öğrenmek her müslümana farz kılındığı halde okumaktan, araştırmaktan, üretmekten ve bilimden çok uzaktayız?
Okumakla, kitapla, bilimsel araştırma ve üretmekle ile hiç alakamız ve aramız yok. Kitap okumuyoruz, düşünmüyoruz, merak etmiyoruz, sorgulamıyoruz, üretmiyoruz, araştırma yapmıyoruz ve sonuç olarak dünyada marka yapmış, tanınmış tek bir ürünümüz yok . Sadece ter dökmeden, üretmeden satın alan, hazıra konan ve rahatlık üzerine bir yaşam kurmuşuz. Okuyan, düşünen, araştıran ve üreten insanlar olamıyoruz . Hal böyle olduğu için, gelecek nesillerimize de aktaracağımız bir bilgi birikimimiz, dünya çapında bir markamız, bir eserimiz yok maalesef . Ne yazık ki, okuma, araştırma ve sorgulama yeteneğinden yoksun bir yapıyı hala kıramadık. Ya böyle olmasına şartlandırıldık ya da işimize böyle geliyor.
Ne acıdır ki Türkiye’de kütüphane sayısı 1.118 iken kahvehane sayısı yaklaşık 600.000 civarındadır. Yani 1 kütüphaneye karşı 536 kahvehane var. Ne yapıyoruz kahvehanelerde sigara içip oyun oynuyoruz, okumak, araştırmak ve düşünmek yok. Türkiye’de bir kişinin kitap okumaya ayırdığı zaman içinde bir Norveçli 300, bir Amerikalı, İngiliz ve Japon ise yaklaşık 250, İsviçreli 100 kitap okuyor.
Dünya okuma ortalaması ise bizim 3 katımız. İngiltere ve Fransa’da halkın yüzde 21’i, Japonya’da yüzde 14’ü, ABD’de yüzde 12’si düzenli kitap okurken, ülkemizde sadece yüzde 0.01’i düzenli kitap okuyor. Günde ortalama beş saat televizyon seyredilip, yılda sadece altı saat kitap okumaya zaman ayırıyoruz. Kitap Türkiye’de ihtiyaçlar sıralamasında 235. sırada. Yani kitap önemli bir ihtiyaç değil.
Ülkemizde GSYİH içindeki AR-GE payı 0.92 , Müslüman ülke ortalaması % 0.2 iken, bu pay ;
ABD’de 2.77, Japonya’da 3.39, Fransa’da 2.24, İngiltere’de 1.77, G.Kore’de 4.03 ve Finlandiya’da 3.78’dir. Yani müslüman ülkeleşn 100 katından çok daha fazla. Uluslar arası Patent sayısı bakımından milyonda kişi başına Türkiye’de 7 patent üretilirken, Japonya’da 304, Almanya’da 231, Fransa’da 114, G.Kore’de 196 ve Finlandiya’da ise 186 patent üretiliyor.
UNDP tarafından verilen bilgiye göre 15 Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkedeki okuma-yazma oranı %100’dür, yani bu 15 ülkede okuma-yazması olmayan tek kişiye rastlamak mümkün değildir!. Yahudilerde okuma-yazma oranı %100’dür. Genel olarak baktığımızda Hıristiyan dünyasında okuma-yazma bilenlerin oranı % 90’dır. Bunların da her 100 kişiden 50’si (%50) üniversite mezunudur.
Müslüman ülkelerde ise durum bunun tam zıddıdır. 100 kişiden sadece 40’ı okuma-yazma bilir ve herkesin okuryazar olduğu bir tek Müslüman ülke bulunmamaktadır. Bunların % 50’si ilkokul mezunudur ve sadece % 2’si üniversiteyi bitirmiştir. Kalitesiz-ezberci eğitim, Okumama alışkanlığı, Sorgulamama, Araştırma-Geliştirmeye gerekli önemin verilmeyişi ve yeterli kaynak ayrılmaması, özellikle de kız çocuklarının okutulmaması bu cehaletin en büyük nedenlerinden birisidir.
Dinimizin ilk emri olan “Oku” şartını yerine getirememişiz. İşte bu nedenle Müslüman ülkeler kargaşa ortamından bir türlü çıkamıyor, işte bu nedenle Müslüman ülkeler bir türlü okumuyor, araştırmıyor, üretmiyor ve gelişemiyor.
İslam dünyası bu haliyle yeni bilgi üretebilecek kapasiteden de yoksundur. Ayrıca dünyanın ürettiği bilgiyi kendi vatandaşlarına öğretmekte de son derece başarısızdır. Bunun kanıtı ise ileri teknoloji ihracat rakamlarında ortaya çıkmaktadır: Yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracat içindeki payı Çin’de yüzde 27, Fransa, Güney Kore ve İsviçre’de yüzde 18, ABD’de de yüzde 17 olan bu oran Japonya, Almanya ve Meksika’da ise yüzde 16, Brezilya’da yüzde 10, Hindistan ve Endonezya’da ise sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 7’dir.
Türkiyenin ve Pakistanın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki oranı %2 iken, Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in ise % 0,5 dolayındadır.
Gelecek; Bilgi temelli toplumların olacaktır. İlginçtir ki, Dünya gayri safi milli hasıla toplamı 75 trilyon dolar iken, Müslüman 57 ülkenin gayri safi milli hâsılalarının toplamı 4 trilyon dolardan daha azdır.
Buna karşın 310 milyonluk ABD tek başına 17.4 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmekte; AB 16.3 trilyon dolar, Çin 10 trilyon dolar, Japonya 4,6 trilyon dolar, Almanya 3,9 trilyon dolar, İngiltere 2.9 trilyon, Fransa 2.8 trilyon, Brezilya 2.3 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır. G.Kore ve İspanya ülkelerinde 1.4 trilyon doların üzerindedir.
İşin daha acıklı tarafı ise şudur : İslam Dünyasının gayri safi milli hâsılasının tüm dünya gayri safi milli hâsılası içindeki oranı çok düşüktür ve giderek de azalmaktadır.
O halde Müslüman toplumların özet olarak dünya ülkeleri arasında neden bu kadar güçsüz ve zavallı olmasının tek cevabı dinimizin temel ilkesi olan Okumak ve Güzel Ahlaktan uzaklaşması ile içine düştüğü CEHALET bataklığı olarak açıklanabilir.