AHLAK BOZULDUYSA ÖKÜZÜN SUÇU NE ? Dr. İlhami Pektaş

Ahlak bozulması deyince hemen akla gelen iyi bir hikaye ile başlayalım.

Bir zamanlar, ülkenin birinde arpa, mısır, saman alışverişi yapan zengin bir tüccar varmış. Zenginmiş ama aynı zamanda da çok cimriymiş. Karısı, bir gün demiş ki,
– Çocuğun ayakkabısı eskidi. Yeni bir ayakkabı almak gerek…
Adam, kızmış:
– Bu nasıl iştir? Annem bana iki üç yılda bir ayakkabı alırdı. Bizim zamanımızda bir ayakkabı dört beş yıl giderdi. İnsanlarda namus kalmamış, her şeyi çürük çarık yapıyorlar derdi. Şimdi bizim oğlumuz iki ayda bir ayakkabı paralıyor. Sende hiç mi insaf kalmadı?
Kadın, Suç benim değil, demiş, ayakkabıyı eskiten ben değilim. Kadın bu kızgınlıkla oğluna çıkışmış:
– Sen ne biçim çocuksun… Baban da, ben de bir ayakkabıyı iki yıl giyerdik. Şimdiki zamanın çocuklarında hiç insaf kalmamış. İki ayda bir ayakkabı eskitilir mi? Oğlan ;
– Suç benim değil, siz de biliyorsunuz, ben eskiden bir ayakkabıyı iki yıl giyerdim. Sonra ancak şimdi iki ay giyebildim. Şimdi her şey bozuldu dünyda… Bir ayakkabı iki ayda paramparça oluyorsa ben ne yapayım? Satıcılarda ahlak kalmamış. Çürük ayakkabı satıyorlar.
Anne ile oğul, her zaman ayakkabı aldıkları satıcıya gitmişler. Neden çürük ayakkabı yaptığını sormuşlar. Satıcı,
– Bunun suçu benim değil, demiş. Ayakkabıların çürüklüğünden şikâyetçi olan bir siz değilsiniz. Herkes de sizin gibi. Ben de bu çürük ayakkabıları beğenmiyorum. Ama ne yapayım ki, şimdi zaman değişti. İnsanlarda ahlak kalmadı. Kunduracılar, hep böyle çürük kundura yapıyorlar.
Kunduraların çürüklüğünden o denli çok yakınmış ki, satıcı da, kunduracıya gidip, neden sağlam kundura yapmadığını sormuş. Kunduracı,
– Bunda benim suçum yok, demiş. Ben kundura yapmak için aldığım gereçlere, eskisinden daha çok para veriyorum. Ama ne kadar çok para versem işe yaramıyor. Eski insanlar daha namusluydu. Sağlam gereç satarlardı. Şimdiki köseleler, deriler çürük dayanıksız. Bunda benim hiç suçum yok.
Kunduracı sinir içinde, deri kösele aldığı tüccara gitmiş. Neden dayanıksız, çürük deriler, köseleler sattığını sormuş. Derici,
– Benim hiç suçum yok, demiş. Ben dayanıksız deri, kösele satıp da, alıcılarımı kaçırmak ister miyim? Ama zaman değişti kardeşim. Şimdi insanlarda ahlak, namus kalmadı. Kaç deri fabrikası değiştirdim. Hepsi de kötü, dayanıksız deri yapıyor.
Derici, işi bu kadarla bırakmamış. Alışveriş ettiği fabrikanın sahibine gitmiş.
– Sizin çürük derileriniz, köseleleriniz yüzünden ben utanılacak duruma düşüyorum…
Fabrikanın sahibi de,
– Ne desen doğru, kardeşim, demiş. Ama benim hiç suçum yok… Eski zamanlarda fabrikamızda işlemek için aldığımız ham deriler sağlam çıkardı. Şimdi insanlarda hiç ahlak kalmamış. Hem eskisinden pahalı, hem de çürük deri satıyorlar…
Fabrikanın sahibi, kendisine ham deri satan tüccara, gelen şikâyetleri anlatmış. Deri tüccarı,
– Çok doğru, demiş, şimdiki deriler eski deriler gibi sağlam çıkmıyor. Ama derilerin sağlam olmaması benim yüzümden değil. Biz bu derileri mezbahaya kasaplık hayvan getiren sürü sahiplerinden alıyoruz. Eskiden, insanların ahlakı gibi, aldığımız deriler de sağlamdı.
Deri tüccarı da, kendisine öküz derileri satan sürü sahibine çıkmış. Sürü sahibi,
– Bunda benim suçum yok, demiş. Şimdi zaman değişti. Yalnız insanların ahlakı değil, öküzlerin derisi de bozuldu. Ben size kendi derimi satsam, neden çürük deri satıyorsun diye bana kızmaya hakkınız var. Ama ben size kendi derimi değil, öküzün derisini satıyorum. İnanır mısınız, öküzlerde bile namus kalmadı. Suç benim değil, öküzün.
Sürü sahibi, sürekli şikâyetler karşısında, mezbahaya götüreceği öküzlerden birini yakalamış. Ona şöyle söylemiş:
– Beni tüccara karşı utandırmaktan hiç sıkılmıyor musun? Senin yüzünden bana çıkışıyorlar. Siz öküz milletinin derileri eskiden daha sağlam olurdu. Şimdi deriniz bile bozuldu.
Öküz, boynunu bükmüş, şöyle söylemiş:
– Bunda biz öküzlerin en küçük suçumuz yok. İşte, beni ele alın. Ben, bütün gücümle, etimle, boynuzumla, gübremle, derimle sahibime yararlı olmaya çalışıyorum. Nasıl olsa insanlar beni kesip derimi yüzecekler. Hiç insanlara daha sağlam, daha kalın deri vermek istemez miyim? Ama ne yapayım ki zaman değişti şimdi. Bizim derilerimiz, babalarımızın derileri gibi sağlam, dayanıklı olmuyor. Ama buna ben ne yapabilirim? Derimi kalınlaştırmak, sağlamlaştırmak elimde değil… Önüme arpa diye koydukları şeyin yarısı katkı maddesi… Saman diye çürümüş ot veriyorlar. Hem de eskiden verdiklerinin yansı kadar bile değil… Bu kadar yemle işte bu kadar deri olur.
Öküz, derisinin aşağılanmasından çok üzülmüş. O üzüntüyle, sahibine gitmiş:
– Neden bana iyi bakmıyorsun? Demiş, hem az, hem de karışık, bozuk yem veriyorsun. Kemiklerim irileşmiyor, derim kalınlaşmıyor. Senin yüzünden suçu biz öküzlere yüklüyorlar.
Öküzün sahibi şöyle demiş:
– Doğru söylüyorsun ama suç benim değil. Biliyorsun, benim küçük tarlamdan çıkan arpayla saman hayvanlarıma yetmiyor. Ben de gidip, arpa, saman tüccarından sizin için saman, arpa alıyorum. Bay Öküz, şimdi dünya değişti. Namuslu kişi kalmadı. Arpa tüccarı, hem fiyatları artırdı, hem de karışık, katkılı mal satıyor. Ben de sana eskisi kadar bol ve iyi yem veremiyorum.
Adam, Öküzün sözlerine öylesine alınmıştı ki, hemen arpa tüccarına gitmiş. Neden hayvan yemlerini karışık, bozuk, pahalı sattığını sormuş.
Tüccar;
– Çok doğru söylüyorsun, demiş. Ama benim bunda hiç suçum yok. İnsanlarda ahlak kalmadı. Zamanlar çok değişti. Eskiden oğluma aldığım bir ayakkabı bir yıl giderdi. Şimdikiler iki ay zor dayanıyor. Hem daha pahalı, hem de çürük…
Yalnız ayakkabı mı?.. Elbise de, giyecek de, yiyecek de, her şey buna göre… Çoluk çocuğumun geçimini sağlayabilmek için, başkaları bana ne yapıyorsa, ben de onlara öyle yapmak zorunda kalıyorum. Ama bunu istemeden yaptığıma inan…
Benim hiçbir suçum yok.
Arpa Tüccarı, o kızgınlıkla kunduracıya gitmiş. Kunduracı, fabrikaya, fabrikanın sahibi ham dericiye, ham derici sürü sahibine, sürü sahibi Öküze, Öküz kendi sahibine, Öküzün sahibi arpa tüccarına gitmiş. Herkes bir diğerine suçu atmış, diğerinde suçu aramış.
Şimdi zaman değişti. İnsanlarda dürüstlük, namus, ahlak, alın teri, helal lokma diye bir şey kalmadıysa sizce öküzün suçu ne ?

Yapılan her iyilik yada kötülük döngüsünü tamamlar ve sahibine geri döner.
Yani insan ne ederse yine kendine eder.

Bilindiği gibi bütün canlı varlıkların içerisinde insanı üstün kılan en büyük özelliklerden birisi ahlak yapısıdır. İnsanlar, ahlak anlayışlarının yüceliği ve ahlaki yaşantılarının düzgünlüğü ile değer kazanırlar. Güzel ahlak yapısına sahip olan toplumlar, devletler çürüme, bozulma gibi olumsuzlukları asla yaşamazlar ve bu toplumlar kolay kolay yıkılmazlar.

Ahlak bozukluğu olan toplumların ise uzun süre ayakta kalması mümkün değildir. Savaşta; topla, tüfekle yıkılmayan toplumlar ahlak bozukluğu ile kolayca yıkılabilirler.
İnsan hangi makam mevkide, hangi görevde ve hangi şart altında olursa olsun, yüksek ahlak sahibi olmalıdır. İnsanı ayakta tutan sahip olduğu ahlaki değerleridir.

Ne güzel söylemiş Yunus Emre;

Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep,
Dediler ilim geride, illa edep illa edep.